Orta Doğu.. Pandora'nın kutusu!.. -2-

A -
A +
Artık Orta Doğu'nun hâli; Batılı emperyalist güçlerin insafına, daha doğrusu insafsızlığına kalmıştı. Batılı şer güçleri ne kadar Müslüman kanı emmek ve ne miktar Müslüman malı yemek istiyorlarsa; ellerindeki ipleri o kadar oynatıyorlardı! Hiç doymak bilmediler ki, o gün bugündür devamlı oynatıyorlar ve melanetlerine devam ediyorlar.
Orta Doğu'da; hudutları cetvelle çizilmiş her bir devletçiğin destanlık çapta acıklı hikâyeleri ayrı birer bahistir. Biz, burada bize biçilen kefenin yansımalarından dem vuralım. 
Zira; o gün kurguladıkları Kürt dosyasından sonra, Alevi dosyasını da raflardan indirmek için yoğun gayretlerin içerisindeler. Kürt dosyasının içinde; ABD de içinde olmak üzere, Batılı şer güçlerin 'Sevr'le dillendirdikleri ve Türkiye-İran-Suriye-Irak Kürtlerini kapsayacak şekilde Büyük Kürdistan mevcut. Büyük Kürdistan'ın ilk ayağı, Irak savaşı bahane edilerek Kuzey Irak'ta gerçekleştirildi. Türkiye ayağı için, 30 senedir gerilla savaşı verilmekte; Suriye ayağı içinde; Suriye iç savaşından istifade ile kuzeyde PYD (PKK) işgali söz konusu.. Cepheyi genişletip güç kaybına uğramamak için; öncelikte İran'daki yapılanma şimdilik askıya alındı. Suriye'nin kuzeyindeki oluşumu yapmak ve Irak'taki ile birlikte denize açılımı sağlamak ve reel Kürt devletini dünyaya ilan etmek için çok sinsi politikalar uyguluyorlar. Bu cümleden olarak: Türkiye ile başlatılan 'Barış süreci' de bir oyalamadan ve vakit kazanmaktan ibaret olabilir! Bunu da Türkiye'yi terk etmedeki ayak sürümelerinden anlamak mümkündür. Türk Hükümeti her şeyin farkında ve her türlü olumsuzluğa karşı da hazırlıklıdır. Bu yüzden; terörü para olarak besleyen Hint keneviri tarlaları yakılıp, yıkılıp başlarına geçirildi. Terör örgütünün hop oturup hop kalkması boşuna değil! Onu besleyen en büyük can damarı kurutuluyor.
Ayrıca; Türkiye, kuzey Suriye'deki PYD oluşumuna da seyirci kalmaz, kalamaz. Türkiye için büyük tehdit oluşturan bu unsurun bertaraf edilmesi, Türkiye'nin uluslararası antlaşmalardan doğan hakkıdır. Suriye'nin işlerine burnumuzu, neden sokmamız lazım geldiğinin tipik örneği; kuzeydeki PYD işgal girişimleri değil midir? Muhalefetin algısıyla; Türkiye, kafasını kuma gömebilir mi? Sınırındaki yangının sana sıçrama ihtimali olmayabilir mi? Üstelik hangi sınırdan bahsediyoruz; öbür tarafın yüz binlerce insanı, yığınla bu tarafta sığınmacı olarak yaşıyor! Hangi zafer, tehlikenin gözünün içine bakmadan elde edilebilir?! Ayrıca, bu hal, Türkiye için, zaferden ziyade bir nefs-i müdafaa.. Görüldüğü gibi; aynı emperyalist güçler, Pandora'nın kutusunu birden açmayıp, aralıyorlar! Biri bitince bir diğerinin dışarı çıkmasına fırsat veriyorlar!
Biz, her türlü olumsuzluğa karşı tedbirlerimizi alalım ve her an uyanık olalım ve bilelim ki; Başbakanın dediği gibi, onların hesapları-tuzakları varsa, Cenab-ı Hakk'ın da hesabı ve tuzağı vardır!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.