6.Uyum Paketi daha Meclis'e sevkedilmeden mahut mihraklar seslerini yükseltmeye başladı bile! Bu paketteki kanunlar aynen çıkarsaymış, ülkemizin birlik ve bütünlüğü bozulur, terör yeniden hortlarmış! Şu hususu hemen vurgulamakta yarar var; o kanunların TCK ve Anayasadaki mevcudiyetleri, milli birliğimizi ve bütünlüğümüzü ne denli temin etmiş ve terör için ne kadar caydırıcı olmuştur? Mesela; 'Terörle mücadele kanununun 8. maddesi' düşünce özgürlüğünü kısıtladığı için kaldırılmak isteniyor. Üzerinde kıyametler koparılan bu kanunun kapsamı TCK'nın 311 ve 312. maddelerinde zaten mevcuttur. O halde; bunca kızılca kıyamet niye?!. Efendim; bundan böyle, bizim seçimlerimize de Avrupalı gözlemci gönderecekmiş; bu durum ise, bizim onurumuzla oynamakmış! Daha dün, (Rusya'nın başkanlık seçimlerinde) AGİT çerçevesinde; bu kuruluşun temsilcileri olarak; Rusya'daki seçimlere gözlemci olarak katılan ve denetleyen biz değilmişiz gibi davranıyoruz! Ne oldu yani; Rusya'daki seçimlere, Türkiye olarak gözlemci gitti diye, Rusya'nın onuru mu zedelendi! Bilinen gerçek o ki; Türkiye'deki seçimler (demokrasi tarihimizden, yani 1946 seçimlerinden itibaren) 1946 seçimleri hariç; hemen hepsi hakim denetiminde ve gözetiminde olup, en ufak bir şaibe içermemektedir. Yani, bu hususta bizim abdestimizden şüphemiz yok ki, namazımızdan korkumuz olsun! AGİT temsilcileri gelir, görür; raporlarını tutar ve giderler. Neden gocunuyoruz ki? Ayrıca; sinema, video ve müzik eserleri 'sansür' kurulundan askeri üye çıkarılacakmış! Ne var bunda? İyi ya; askeri vesayetten kurtuluyoruz işte! Bu ülkede sivillere güvenmeyeceksek; demokrasiden nasıl bahsedebileceğiz? Bu kafa ile AB'de ne işimiz olabilir ki? Daha başka? Efendim; bundan böyle isteyen, çocuğuna Kürtçe isim verebilecekmiş! Düne kadar, Kürt ve Kürtçe kelimelerini kullanmaktan; yazmaktan ve söylemekten çekiniyorduk! Başımızı kuma sokarak Kürt varlığını; seneler senesi görmezlikten geldik de, netice değişti mi? Yani; Kürtler ve Kürtçe göğe mi çekildi? Bir Türk vatandaşı çocuğuna Batı dillerinde isim takabiliyor da; neden kendi mahalli ve kültürel dilinde takamasın? Burada esas olan; ismin genel ahlak kurallarına aykırı olmamasıdır! İnsanın kendini ifade etme hürriyeti; isimden başlar. Batılıya gösterdiğimiz hoşgörüyü, kendi halkımıza göstermekten neden imtina ediyoruz? Ayrıca; AİHM kararları doğrultusunda, idari yargılama yenilecek. Daha önce; AİHM'yi tanımış ve bunun vereceği kararlara uyacağımızı, uymadığımız takdirde gerekli cezayı ödeyeceğimizi beyan ederek taahhütte bulunmuştuk. Şimdi de buna, yeniden yargılamayı ilave edeceğiz. Ne var bunda? Cezayı öderken iyi de; yeniden yargılamak neden kötü olsun?!. Bizim mahkemelerimiz de, Yargıtay'dan bozulan davaları, yeniden yargılamıyor mu? Hem kel, hem fodul olmaz! AİHM kararlarının dayandığı kanunları gerçekçi buluyor ve bunları kendi hukukumuza almayı vazife bildiğimize göre; bizim de kanunlarımızı onlara uydurmaya ve o kanunlar çerçevesinde yargılama yapıp karar vermekten başka çare var mıdır?!