Her ihtilal veya darbe öncesinde olduğu gibi; içerideki 'derin' yapı, dışarıdaki iş birlikçileri ile el ele vererek; ülkede kaos çıkarmak, mevcut ve meşru iktidarı alaşağı etmek adına psikolojik savaş başlattı. Hazırlıklar aylar öncesinden başlatılmıştı ve bir bahane aranıyordu; kendilerince en masum bahane de bulunmuştu: Taksim Gezi Parkı'na yapılması düşünülen Topçu Kışlası inşaatı...
Proje konusunda ortada fol yok yumurta yokken; çevreci masum gençlerin parkta yürüttükleri eyleme polisin gösterdiği şiddet bahane edilerek kızılca kıyamet kopartıldı. Her renk ve meşrepteki terör örgütleri; içerideki ve dışarıdaki medyanın destek ve teşvikiyle rol alıp; değil yalnızca Taksim'i, ülkenin muhtelif köşelerini yakıp yıkarak kana buladılar. Hadise; çok önceden 'organize' olarak hazırlandığından; o gün; bütün şer odakları harekete geçirilerek dört bir koldan düğmeye basıldı! Her darbe öncesinde yapıldığı gibi, burada da kışkırtıcılık rolü medyaya verilmişti. Sosyal medyası, yazarı ve çizeri ile gazete ve dergileri ve tabiatıyla; atom bombasından daha tesirli silah olan televizyonları ile; içerideki ve dışarıdaki bir kısım medya, bu kışkırtıcılıkta başrolü oynadı. Ülkemiz, geçen günlerde tam manasıyla bir psikolojik savaştan geçirildi. Mahut medyanın bir kısım sözüm ona köşe yazarları, birer ajan provokatör olarak hareket etti. Hızını alamayan bir kısım eski tüfekler, kışkırtmalarına el an da devam etmektedirler. Ama, başlangıçtaki çok farklı idi; zira, yerli ve yabancı eski ve yeni tüm tüfekler el ele vererek batarya ile ateş ediyorlardı. Hem de yalanın bini bir para olarak... Bunların kim oldukları, bugüne kadar pek bilinmiyordu; bilinse bile, çok az kişi bilebiliyordu. Bunlar, asla demokrasiye inanmazlar ve halkın seçtiklerine itibar etmezler. Bundan dolayı da, iktidarı, seçim dışı yollarla gasbetmenin gayreti içinde olurlar. Malum zihniyet, bu yolu âdeta suyolu yapmıştı ve her başvurduğunda netice de almıştı. Meşru iktidarları uzaklaştırarak, saltanatlarını her zaman sürdürmüşlerdi. Sonradan anlaşıldı ki, sosyal medyayı; yalan-yanlış ve iftiraları ile harekete geçiren biri yabancı uyruklu toplam dört kişi olup; bunlar bir günde 16 milyon mesajın yayılmasına önayak olmuştur! Uluslararası CNN televizyonu kesintisiz on saat canlı 'savaş' yayınını sürdürmüş ve tüm dünyaya; Türkiye'de kan gövdeyi götürüyor imajını vermiştir. Kendisine 'savaş muhabiri' süsü veren sunucu; sözde keskin nişancılara hedef olmamak için ışıkları söndürterek yayını sürdürmek zorunda olduğunu söylemiştir! Aynı CNN, Kazlıçeşme'deki iki milyonu aşkın insanın başbakana destek mitingini "hükümet karşıtı gösteri" olarak yayınlamıştır!.. Türkiye'yi bu atmosferde gören yüzlerce 'Tur Operatörü'; Türkiye turlarını patır patır iptal ediyor; kendisinin de içinde olduğu resmin bu kadarını bile göremeyen eski bir bakan; gaflet içinde hâlâ iki ağaca ağıtlar dizmekle meşguldü! Yazık; ağaca bakıp ormanı göremeyen bu siyasetçilerle mi çetin dağlar aşılacaktı?!.
Not: Bu mühim konuya yarınki makale ile devam edeceğim. F.B.