'Ab-ı hayat, balta girmemiş ormanlarda bulunur' sözü meşhurdur. Nefislerin gemi azıya aldığı, isyanların ayyuka çıktığı, zulmetin her yanı kapladığı böyle bir zamanda idrak ettiğimiz mübarek Ramazan Ay'ı da bitmek üzere.. Teravih namazlarında camileri dolduran mü'minlerin 'el-veda' nidaları, kubbeleri çınlatmakta ve adeta; kaçırılan bu rahmet sağanağı fırsatı için pişmanlık duyulmaktadır! Rahmeti, gazabını aşmış olan Cenab-ı Hakk, mübarek Ramazan ayı içinde sakladığı, bin aydan hayırlı Kadir Gecesi ile; çok acıdığı mü'min kullarına, ancak bir ömür boyu ele geçebilecek muazzam bir fırsat daha veriyor! Öyle ya; Kadir Gecesi'nin de kadri bilinmezse; yarın, Mahşer Günü'nde bizim kadrimizi kim bilir, kim bizi sahiplenir? Mü'min, gelip geçici bu dünyanın zevk u sefasına aldanmamalı ve; ne yapıp edip ab-ı hayatı yudumlamalıdır. Sevgili okuyucularım; bugünkü ve bugünü takip edecek birkaç günkü makalelerimde size, ab-ı hayatı yudumlatacak sırrı, İslam büyüklerinden, evliyanın önderlerinden sevgili Abdülkadir-i Geylani Hazretlerinin sohbeti ile sunmaya çalışacağım. Abdülkadir-i Geylani Hazretlerine birisi; kendisini dünya sevgisi kapladığını, bundan kurtulmak istediğini ve bunun yol ve yordamının nasıl olacağını sual eder. Bunun yolunu göster, nasıl edeyim, der. Ona şöyle buyurdu: 'Dünyaya bir bak! Ne ile yeleleniyor? Ne garip hileler yapıyor! Yaptığı oyunları seyret; bak; insanları nasıl azdırıyor ve bir anda nasıl arkasına atıveriyor? Dikkatle gözet! Kendisine yar olan kişilerle uğraşmasına bir bak; onları nasıl eğlendiriyor? Sonra.. onları yükseltiyor! Bir seviyeden daha üstününe çıkarıyor. Böyle yükselttiği kişileri, kandırılması kabil olmayan kişilerin üzerine saldırtıyor! Dünya, hazinelerini aldattıklarına cömertçe veriyor! Türlü, acayip işlerini onlara gösteriyor. Onlar da, bütün bunlara dalıp bakarken, gerçek varlıklarını unutuyor; sureta bir sevinç ve mutluluk duyuyorlar! Yüksekte olduklarına (zengin, mal-mülk, makam, şöhret vb. sahibi), seviniyorlar! Dünyanın kendi hizmetlerinde oluşunu, hiç gitmeyecekmiş bir nimet sanıp, günlerini gün ediyorlar! Halbuki, bu halleriyle dünya, onları aldattı; kendine bağlayıp esir etti! Aradan belli bir zaman geçince, hepsini tepeleri üstüne yere çaldı! Kemikleri kırıldı, param parça olup, ölüp gittiler! Dünya, her zamanki gibi, onların bu hallerini görüp gülüyordu! İşi gücü, karıştırmak ve bozgunculuk yapmak olan şeytan ise, yan gelip keyif çatıyor! Dünyanın işi budur. Emirlere, sultanlara, beylere de böyle yaptı; servet sahibi zenginleri de bu hale getirdi! Bu hal, dünyanın adetidir. Âdem aleyhisselamdan beri böyle gelip, böyle gider.. Önce yükseltir, sonra yere vurur! Kıyamete kadar bu perişanlık devam eder! Mal sevdirir, zengin eder; yedirmez, ihtiyaç içinde kıvrandırır! Bütün bu kuvvetler dünyaya verilmiştir..'