Bütün sistemler, bir şeyin nasılına dikkat ederler; yalnızca İslamiyyettir ki, işin niçinine bakar. Ünlü Fransız düşünür Garaudy, İslamiyyetin "niçin"e verdiği ehemmiyet yüzünden Müslüman olduğunu söyler. Nitekim, hadis-i kudside Cenab-ı Hakk; "Ben sizin suretlerinize ve amellerinize bakmam, kalbinize bakarım" buyuruyor. Yani, yapılan işin ne niyetle yapıldığına bakarım. Eğer, o yapılan iş, ibadet cinsinden ise ve yalnız ve yalnız Allahü tealanın rızası için, O'nun emrine imtisalen yapılmamışsa boş yere zahmet çekilmiş olur! Yok, eğer; desinler diye o ibadet yapılmışsa; yarın Ruz-ı Mahşer'de Cenab-ı Hakk; "desinler diye yaptın ve gayene ulaştın. Şimdi benden ne istiyorsun?" diyecektir. Dolayısıyla ibadetlerde asıl olan ihlastır. Dikkat edilirse sevgilililer sevgilisi Peygamber Efendimiz (aleyhisselam) dünyaya ait, dünya işlerine dönük hiçbir şey söylememiştir. Bir gün eshabı, hangi hurma fidanını dikmeleri gerektiğini sorunca; "bilmem; iki çeşidini de dikin, hangisi iyi yetişiyorsa ona devam edersiniz... Ben sizin dünyanız için gönderilmedim. Ahiretiniz, yani ebedi hayatınız için gönderildim. Söylediklerim ve söyleyeceklerim, hep sizin sonsuz azaptan kurtuluşunuz içindir" buyurdu. Gidilmedik doktor bırakmayan ve bir türlü şifa bulamayan bir hastaya, zamanın büyük evliyası olan İmam-ı Rabbani hazretlerine başvurulması söylenir. Hasta kişi, uzunca bir mektupla sıkıntılarını ve çaresizliğini yana yakıla anlatır. İmam-ı Rabbani hazretleri, kendisine sert bir cevap yazar ve buyurur ki: "Üç günlük dünya için sızlanıp duruyorsun! Bu çeşit dertler geçse ne olur; geçmese ne olur? Yarın ölünce hepsi bitecek! Asıl dert için; manevi hastalık olan kalbin için en ufak bir şey yazmamışsın! Bunun için şifa talep etmiyorsun! Halbuki, yarın Ahirette hasta kalpleri ateşle tedavi edeceklerdir!" Cenab-ı Hakk cümlemizi ramazan-ı şerifin bereketlerine ve şefaatine kavuştursun!..