Yönetim şeklimizi demokrasi yani, halkın bizzat kendini idaresi olarak benimsemiş; öyle ifadelendirmişiz ama gelin görün ki iş, uygulamada hiç de anlatıldığı gibi değildir. Şimdiye kadar pek nadir halka gittik. Fevkalade şartlarda yapılan anayasaları zorlama metodlarla millete götürdük ve "bunu onaylarsanız, askerî idareye de son vermiş olacaksınız" diyerek; kanseri göstererek vereme razı etmeyi halkın oyuna sunmak şeklinde anladık ve anlattık ve; halen daha da anlatmaya devam ediyoruz... Öcüden kaçar gibi! Doğrudan demokrasiyi soranlara karşı da; "şimdilik temsili demokrasi ile idare ediyoruz; bilahare, ileride; demokrasimiz geliştikçe yani halkımızın eğitim seviyesi belirli standardın üzerine çıktığında..." demekle yetindik. En hayati konularda bile (mesela cumhurbaşkanı seçiminde) halka gitmekten, öcüden kaçar gibi kaçtık! Demokrasi ile taban tabana zıt bu anlayışın temelinde CHP zihniyetinin; âdeta; "halk hastadır, hastaya ilaç sorulmaz, zorla da olsa tattırılır! Millet, henüz rüşdünü ispatlamış değildir; o halde ne isteyeceğini (kârını zararını hesap edemez) bilmediğinden ona bir şey sorulmaz ancak dayatılır!" düşüncesi yatmaktadır. Halbuki biraz tarih okuyanlar veya yaşları 80'in üzerindeki dikkatli insanları dinleyenler görecekler ki, bu milleti böylesine cahil bırakan da CHP'nin bu denli yönetim anlayışından ve onu tatbikatından başkası değildir! Milletimiz engin ferasetiyle 22 Temmuz 2007 seçimleriyle bu işe el atmış ve âdeta; "karar benimdir; bundan böyle önemli meselelerde doğrudan benim fikrime başvurmalısınız!" demiştir. Bunu da nereden çıkarıyorsun, demeyin. Bakınız, milletimiz 22 Temmuz seçimlerinde tek parti iktidarına imkân tanıdı ama, iktidara taşıdığı partiye 341 sandalye verdi. Bunun manası referandum yani halkoyuna başvurmaktır. (Parlamentoda; anayasa dağişikliği gibi önemli konularda 330-367 arasındaki oy, konuyu referanduma taşır). Şu halde milletimizin kullanmış olduğu oyu görüp ona göre değerlendirmek gerekmektedir. AK Parti lideri Tayyip Erdoğan bu durumu gördü ve referandum için ilk kıvılcımı çaktı. 21 Ekim'de sandık başına Önümüzdeki pazar günü (21 Ekim 2007) referandum için sandık başına gideceğiz. Milletimiz, 22 Temmuz'daki oyunun arkasında olduğunu göstermek için mutlaka sandık başına gitmeli ve "evet" oyu kullanmalıdır. Milletimiz, bu referandumda "evet" oyu kullanmakla; 1- Bundan böyle cumhurbaşkanlarını doğrudan kendisi seçecek. 2- Cumhurbaşkanlığı süresi 5 yıl olup, aynı cumhurbaşkanı en çok iki kez seçilebilecek. 3- Parlamentonun yasama müddeti 5 yıldan 4 yıla inmiş olacak. 4- TBMM'nin açılması 367 oy yerine, 184 yani 1/5 olacak. (Böylece; bu hukuk garabetinden ve ayıbından da ülkemizi kurtarmış olacağız). CHP, tabii ki referanduma "hayır" diyecek, zira o hukuk ayıbını işleten bizzat kendisidir.