ABD Dışişleri Bakanlığı'na getirilen Condoleezza Rice, ayağının tozuyla, Avrupa ve Orta Doğu turuna çıktı. Bu arada ülkemize de uğrayarak, yetkililerle çok önemli görüşmelerde bulundu. Çok önemli diye üstünü çiziyoruz, zira; Başkan Bush'un yaptığı konuşmasında söyleyemediklerini Rice dillendirdi. Rice'ın koltuğunun altındaki dosyada ana konu, elbette ki; "Genişletilmiş Orta-Doğu Projesi"dir. Dolayısıyla, önümüzdeki on yıllar boyunca ABD'nin hedefi ve uğraş alanı, Türkiye dahil, bir baştan öbür başa bütün bir 'İslam Âlemi'dir. Yine bundan dolayıdır ki, bütün bir İslam Âlemi tez elden aklını başına devşirmelidir! Hepimiz biliyoruz ki, çok azı hariç; bütün İslam ülkelerinde gözyaşı ve zulüm hakimdir. Dışarıdan, başka bir gücün işgali olmasa da, bu ülkelerin halkları kendi yöneticilerinin işgalindedir! Daha açık ifadesiyle; bu ülkelerin halkları kendi yöneticilerinin elinde adeta esaret hayatı yaşamaktadır! Oysa bu ülkelerdeki yer altı ve yer üstü zenginlikleri başka ülkelerde yoktur. Başka ülkeler bu nimetlerden mahrum olmalarına rağmen, halklarına refahı, tattırabiliyor; ülkenin kazanımlarını ama eksik ama fazla paylaştırabiliyor. Zulüm kol geziyor! Netice itibariyle bugün, tüm dünya ülkelerine baktığımızda; sosyal devlet olgusunu oluşturan ve halkını refaha eriştirebilen ülkelerin demokrasi ile idare edilen ülkeler olduğunu görüyoruz. Bunun dışında, yani demokrasi ile idare edilmeyip; hangi ad ve nam altında, kendilerine ideoloji biçen bütün ülkelerde geri kalmışlık, adaletsizlik, fukaralık ve zulüm kol gezmektedir. Burada da, maalesef başı İslam ülkeleri çekmektedir. ABD, bu hususu da bahane ederek İslam coğrafyasına yükleniyor. Burada ABD'yi eleştirebilirsiniz! Bu tavrını yakışıksız ve hatta gayr-i ahlaki bulabilirsiniz. Ama, söyler misiniz Allah aşkına! Şu İslam Âlemi'nin, milenyum çağında bile hayatiyetini yine sürüngenler misali sürdürebilmesine imkan ve ihtimal var mı? ABD'nin gelmesini beklemeden; daha doğrusu ABD'ye böyle bir bahane vermeden, bu İslam ülkeleri kendilerine çeki-düzen veremezler mi? İşte, hep birlikte gördük. Önümüzde Irak örneği duruyor. Şayet, Saddam denilen zalim, onca sene yaptığı zulümleri yeterli görüp koltuğundan fedakârlık etseydi; kendisinin ve Irak halkının başına bugünkü musibetler gelir miydi? Göz göre göre ABD'yi Irak'a davet eden Saddam'ın, burnundan kıl aldırmayan bu ceberut hali değil midir? Şaşılacak bir şey yok! Şimdi aynı durum, İran, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır başta olmak üzere diğer İslam ülkeleri için söz konusudur. Burada şaşılacak bir şey yok. Nitekim Türkiye'mize de kırklı senelerde, hürriyet (demokrasi) cebri hürriyet telkiniyle gelmiştir! Yoksa; tek parti rejimiyle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan İsmet İnönü, kendi elleriyle iktidarı devreder miydi? ABD'nin San Fransisko şehrindeki toplantıda alınan karar gereği Türkiye'yi demokrasi blokuna aldılar ve bu durumu İnönü'ye dayattılar! Bütün bunları hatırlayalım ve günümüzde cereyan eden hadiseleri, bunlardan ibret alarak değerlendirelim!