Şahsiyet erozyonu! -1-

A -
A +

Eğitim, eğitim, eğitim!.. Ama adamakıllı eğitim.. İnanın, gerisi laf ü güzaftan ibarettir. Nesillerimizi dört dörtlük bir eğitimden geçiremedikten sonra; ne yapsak ne etsek boş! Zira; gelip geçici tedbirlerle, belki bu günümüzü kurtarabiliriz ama, geleceğimize asla güvenemeyiz. Toplumlar için asıl olan ise, gelecektir.

Evvela şu sorunun cevabını verebiliyor muyuz? Biz kimiz; neyiz ve neye memuruz?
Kim olabilmemiz için, kimliğe ihtiyacımız var; buna malik miyiz?
İki asırdır; batı, batı deyip yanıp tutuşuyoruz. Nedir bu batı? Hiç düşündük mü? Daha doğrusu; batının ne idüğünü gerektiği gibi biliyor muyuz? Öyle ya; batının  neyini üstün gördük de; kendisine meftun olduk? Batı denilen dünya, asırlar boyu bizim kapımızda el-pençe divan durup; şahsiyet dilenmedi mi?
Bizim pay-i tahtımızın adı, 'Bab-ı Ali' ve 'Der-seadet' Yüksek Kapı ve Mutlu ve Mesutlar Diyarı değil mi idi? Dünyadaki bütün başlar, o 'Yüksek Kapı'nın önünde eğilmiyor muydu? Bütün bir insanlık, mutluluğu, 'Seadet Diyarı'ndan devşirmiyor muydu? Bizim sarayımızın 'Adalet Kulesi'nden, dünyanın dört bir yanına ve en ücra köşelerine kadar adalet, emniyet ve huzur dalga dalga yayılmıyor muydu?..
Bize ne oldu ki; Avrupa'nın, yahut ABD'nin kapılarında el-pençe divan bekler olduk?!.
Adaleti bile, onların kapılarında arar olduk!
Bütün bu can alıcı suallerin toptancı cevabından önce; fert fert herkes kendisine, ailesine ve muhitine bu soruları sorup cevabını aramalıdır. Yani: Ben kimim; daha açık ifadesiyle, ben kendim miyim? Kendim olabilmem için, bir kimliğimin yani şahsiyetimin olması şart. Buna malik miyim?
Bakınız, gayet açık söylüyorum: Bu toplumu iki yüz senede (tatbik mevkiine koydukları eğitimle) öyle bir hale getirdiler ki; artık bundan böyle hiç kimse kendi değildir ve kendiyle değildir. Karı-koca iseler, kendileriyle değiller! Çoluk-çocuk sahibi aile iseler, yine kendileriyle değiller!
Hemen herkes; desinler diye ve tabiatıyla başkaları için yaşıyor; daha doğrusu, yaşadığını zannediyor! Bütün bu anlatılanların özeti; hiç kimse ne kendisiyle ve ne de etrafıyla barışık değil; zira hiç kimsede samimiyetin zerresi yok!
Duyu organları, dimağ ve kalp; her birisi üstelik aynı anda ayrı istikametlerin takipçileri!..
Paramparça olmuş bünyeler, aileler ve toplumlar!.. Toplayabilene aşk olsun!
Ne yüzle kendimize saygı bekliyoruz? Kendisine saygısı olmayanın başkasından saygı beklemeye hakkı olamasa gerektir. Kimliğimiz, şahsiyetimiz mi var ki; saygıyı hak edelim? Zira insanlar, şahsiyete meftundurlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.