11 Eylül tarihinde; New York'taki ikiz kulelere ve ABD'nin beyni konumundaki Pentagon'a yapılan saldırılar, dünyanın gidişatı için bir dönüm noktası olmuştur. Onun içindir ki, bu saldırılar öyle sıradan birer terörist eylem olmaktan ziyade; bundan sonraki dünyaya kendilerine göre şekil vermek isteyenlerin şuurlu, hesaplı ve kitaplı işidir! Bu hesaplı kitaplı işte George W. Bush bile figürandır. Ayrıca, onun başkan seçilmesi de tesadüfi değildir. Genlerindeki kovboyluk (sığır çobanlığı-at hırsızlığı); planlanan işlerin yaptırılması için biçilmiş kaftandır! 11 Eylül'deki eylemlerle birlikte, başta ABD halkı olmak üzere bütün bir insanlık tedirgin ve endişeli bir hayata adım atmıştır. Artık, bundan böyle dünyada huzur bulmak pek mümkün olmayacaktır. Çünkü; dünya kamuoyuna verilen mesaj o doğrultudadır. Öyle ya; mademki terörist eylemler, ABD gibi bir süper gücün beynini vuracak güce ulaşmıştır; terörün dünyada yapamayacağı şey kalmamış demektir! Sokaktaki en sade insandan devlet başkanlarına kadar herkes, hayatından endişeli ve huzursuzdur. Yine bundan dolayıdır ki, toplum mühendisleri (ABD'yi beyninden vurup, kafasını döndürenler!) Filistin'deki canlı bombaları, Washington ve New York gibi metropollerde farzetmiş ve bu korkuyla Şaron'u Filistinlilerin üzerine sürmüştür! Şaron, ABD'ye Yeni Dünya Düzeni'ni kurmasında, manivela görevi gören bir taşerondur. Şaron, sergilediği vahşetle İsrail'e ve Yahudilere hizmet etmemektedir. Tamamen ABD'nin maşası olup, ABD'nin çıkarlarına hizmet etmektedir. ABD'nin hedefi Orta-Doğu ve özellikle Irak petrolleridir. Filistin'de tatbik mevkiine koydurduğu Şaron vahşetiyle, bu hedefine koşar adımlarla yaklaşmaktadır. Başta Arap ülkeleri olmak üzere, ABD'nin yanında yer alan herkes, Şaron'un işlemekte olduğu cinayetlere ortaktır! Bunun hesabını da er ya da geç, mutlaka vereceklerdir. ABD Dışişleri Bakanı'nın Orta-Doğu'dan elinin boş döndüğünü düşünebiliyor musunuz? İsteseydi, ateşkesi derhal temin eder; İsrail tanklarını Filistin'den çıkarır ve vahşeti durdururdu. Ama, onun görevi bu değildi; Şaron'a biraz daha vakit kazandırmak ve ABD emellerine hizmetinin devamını sağlamaktı. Türk Dışişleri'nin bölgede nal topladığı aşikardır! İsmail Cem, bölgeye gidebilmek için, ne Arap ülkelerinden ve ne de Avrupa ülkelerinden yandaş bulabilmiştir. Neden sonra, Yunanistan Dışişleri Bakanı'nı ikna edebilmiş ve yarın itibariyle bölgede olabilecektir. Ve, tabii İsrail'in izin vermesiyle Arafat'la görüşebilecektir! Her şey ABD'nin sindirme politikaları paralelinde cereyan ediyor ve tamamen Irak harekatına endeksli! Diğer bir ifade ile ABD; Irak harekatının provasını Şaron'a yaptırıyor; bu meyanda da etrafın ve dünyanın nabzını tutuyor! Tabiatıyla, bize de sıkıntısını çekmek kalıyor!