29 Mart Mahalli seçimleri, demokrasi açısından, hemen her kesime çok şeyler söyleyen sonuçları ihtiva etmektedir. Önce iktidar partisinden başlayalım. Malum, AK Parti, önceki mahalli seçimlere göre üç puan kaybetti. Bazılarının iddia ettiği gibi, 2007 Temmuzunda yapılan genel seçimlere göre sekiz puan kaybetmedi. Böyle yaparsak, elmalarla armutları karıştırarak toplayıp çıkarmaya çalışırız ki, bu durum abesle iştigalden başka bir şey değildir. 29 Mart seçimlerinde muhalefet partileri blok halinde, iktidar partisinin karşısında yer aldılar. Onların bu denli ittifak yapmalarında, AK Parti yöneticilerinin yanlış söylemlerinin elbette etkisi oldu. Bir sebep de iktidarın yıpranması gösteriliyor ki, bunun açık ifadesi kibirdir. Yani iktidarın kendisini beğenmesi. Mesela bir belediye başkanı, istediği kadar hizmet üretmiş olsun; bu kişi halktan kopuksa, yandı gülüm keten helva! Millet, böylelerine asla iltifat etmez. Mahalli seçimlerde adayın kişiliği çok önem arz eder. Onun için, parti yöneticilerinin veya milletvekillerinin biz yaptık oldu demeleri sonucunda belirledikleri adaylarla seçime gidilmemeli. Millet, inadına karşı tarafa oy verir. Bütün bunlar, seçimin hep olumsuz sonuçları... Diyeceksiniz ki, bu seçimlerin hiç mi olumlu sonucu yok? Elbette var; hem de bir değil, iki tane çok önemli sonucu var. Birincisi, iktidar partisinin kendisine çekidüzen vermesi; biz nerede yanlış yaptık diyerek gerçek bir muhasebeye girişmesi ve gerekli tedbirleri alması. İkincisi ve daha önemlisi ise, siyaseti belirlemek için; bundan böyle birilerinin, artık kendilerine vazife çıkarmalarının gereği olmadığının anlaşılmasıdır. Vermesini bilen millet, görüldüğü gibi almasını da pekala biliyor. Demokrasi adına bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Şimdiye kadar, gerçek demokrasi ülkelerinde bizimkisi 'askerin vesayetinde!' şeklinde algılanıyordu ki, bu halimizle, tek kelime ile gülünçtük. Bu halden kurtulmak az bir şey mi? Bundan iyisi can sağlığı...