Demokrasi piramidinde millet en tepe noktasındadır. Hakim unsur millettir; milletin dediği olmalıdır. Her kurum ve kuruluş milletten aldığı güçle ve yine millet adına icra-i faaliyette bulunur. Demokrasilerde hedef; milletin mutluluğudur. Bizim güdümlü demokrasimizde ise; darbeler boyu gelip geçen tüm hükümetler boyunca millet, yalnızca seçimden seçime hatırlandı. O da; çeşitli entrikalara tevessül edilmek suretiyle millet istiskal edilerek yönlendirildi. Hemen her seçim öncesi irtica hortlatılır; gazete ve televizyonlar haftalar boyu bu tür yayınlarla milletin beynini yıkardı. Millete tepeden bakan, onu adam yerine koymayan zihniyetler; demokrasi adına millete vesayet rejimini dayatanlardır. Seçimlerde millet nasıl oy kullanırsa kullansın, hangi partiyi iktidara getirirse getirsin, durum değişmeyecektir. Zira iktidara gelen hükümetlerin elleri kolları bağlı olacaktır. Aldıkları her karar, çıkardıkları her kanun; nasılsa iptal edilip boşa çıkartılacaktır! Milleti saymayan bu zihniyet; milletin iktidarına karşı olabilecek şeytani tuzakları mahut anayasalarda sinsice yerleştirmişlerdi. 1961 anayasası olsun, 1982 anayasası olsun, bunların hepsi millete karşı, milletin iktidarına karşı yapılmış anayasalardır. Milletin iktidarları o gün bugündür bu anayasalarda değişiklik yapmasına rağmen; henüz millete giden yol bulunamamıştır. İlk defa, son referandumla yapılan değişikliklerle millete biraz olsun nefes aldırılabilmiştir. Şimdi, yeni bir seçim zamanı; bütün siyasi partiler (vesayetçiler dahil) milletin huzuruna çıkıyor ve oy istiyor. Millet artık, oyunun nereye gideceğini bilerek sandığa gidiyor. Millet, kimin vesayetçi olduğunu; yani oyunu verdiğinde boşa gidecek partileri çok iyi biliyor. Kimlerin de milletin hak ve hukukunu koruduğunu ve bunların mücadelesini vermekte olduğunu da çok iyi biliyor. Seçimden seçime da olsa; bu kez millet onları hatırlayacak ve asla affetmeyecektir!..