Seçimi lider kazanır

A -
A +

Türkiye gazetemizin başyazarı muhterem Yılmaz Öztuna Bey, 04.06.2007 günkü yazısında aynen şu tespiti yapıyordu ki, el-hak doğrudur. "Seçmen, oy verdiği partinin genel başkanının, ümitlerini en iyi gerçekleştirecek, milleti memnun edecek, devleti yüceltecek kişi olduğunu düşünür. Şahsına ne kaybettirip ne kazandıracağını hesaplar. Onun için, çoğu demokrasilerde olduğu gibi, seçimler, bizde de geniş ölçüde parti genel başkanları arasında yarışmadır. İkinci hayatî faktör, partilerin siyasal temayülünün beğenilmesidir. Bu iki faktöre sahip parti, seçimi kazanır..." Oylar partinin genel başkanına verilir Önümüzdeki 22 Temmuz seçimleri de Recep Tayyip Erdoğan ile Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Mehmet Ağar, Erkan Mumcu ve diğer siyasi parti liderleri arasında bir yarışma şeklinde geçecektir. Hele büyük şehirlerimizde seçmenler, seçecekleri milletvekillerini bile çoğu kez tanımazlar. Tanısalar bile, onlarca kişinin yer aldığı listeden yalnızca birkaçını tanıyabilirler. Bundan dolayıdır ki, oylar ilgili siyasi partinin genel başkanına verilir. Hemen her genel seçimde iktidardaki merkez sağ partinin bir handikapı vardır. O da bütün partilerin, bu partinin karşısında olması ve çeşitli propaganda usul ve taktikleri ile iktidar partisini hırpalamalarıdır. Televizyonlarda yapılmakta olan tartışma programlarında da öyle olmuyor mu? En insaflı program yapımcısı bile ancak, iktidar partisinden bir kişi davet ederek tartışmayı sürüklüyor ki, bu dahi onca muhalifin karşısında; adaletsizliğin daniskasıdır. Söz gelimi; altı parti temsilcisinin katıldığı ve her birisine onar dakikalık konuşma hakkı verildiği bir programda iktidar partisine 50 dakikalık hücum yapılırken, buna karşılık verilebilecek cevap süresi on dakika ile sınırlı kalmaktadır. Hele, insafla yakından ve uzaktan bir ilişkisi bulunmayan, hatta AK Parti'ye düşmanlık besleyen bir kısım program yapımcıları var ki, AK Parti'den kimseyi çağırmayarak kin ve intikam duygularını böylece tatmin etmekteler. Tabii bütün bu art niyetli kişilerin hesaplayamadıkları bir husus var ki, o da milletimizin firasetidir. Oysa ki onlar, milleti de kendileri gibi insafsız zannederek bu yollara tevessül ediyorlar. Her seçimde kazın ayağının öyle olmadığını görmelerine rağmen, hiçbir ibret almadan yollarına devam ediyorlar. Kaybeden lider, koltuğuna daha fazla yapışır Biz yine konumuza dönelim. Evet, seçimleri lider, liderin karizmatik kişiliği kazanır. Meydan mitingleri bunun için yapılır. Lider, milletin ayağına giderek ona hitap eder. Bu hitap tarzı ne denli coşkulu ve milletin özlem ve beklentilerine cevap verirse lider, milletiyle o nispette bütünleşir. Dolayısıyla seçimlerdeki başarı da başarısızlık da liderin eseridir. Bu durumun tipik örneğini Batı demokrasilerinde görürüz. Seçimi kaybeden lider, derhal partisinin genel başkanlığından istifa eder. Bazen partisinden de ayrılır; hatta siyaseti bütünüyle terkettikleri olur. Bizde ise, henüz bu durumu görmedik. Kaybeden lider, her nedense liderlik koltuğuna daha fazla yapışır. Kişinin gerçek lider olup olmadığının farkı da bu davranışından belli oluyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.