Sevgiye ve sevgiliye dair

A -
A +

Sevgi, insanoğluna bahşedilen en üstün özelliklerdendir. Sevgi ile insan, kendini tanır; sevgiyle gerçeği tadar ve sevgi ile insan memur olduğu ötelerden, ötelerin ötesinden, namütenahi ötelerin namütenahi ötesinden gelen davete ram olur. Bütün alemler (yaratılmışlar) Yaradan'a nisbetle hayalden ibarettir. İslamiyetin büyük mütefekkirleri buna "gölge varlık!" diyor. Daha açık ifadesiyle "hiç" mesabesindedir. Hal böyle iken bu "hiç"e olan sevgi onu yüceltti. Öyle ki yaradılmışların en kıymetlisi yaptı. Sevgiye mazhar olan insanoğlu, sahip olduğu bunca değerle birlikte çetinler çetini bir imtihana tabi oldu. Gerçekte bu imtihan onun sevgiyle yoğrulmak ve layık olduğu "mahbubluk=sevgili" derecesine kavuşması içindir. Bu imtihanı başarmak Bu imtihanı başarmak ve yüzünün akı ile bunun altından kalkmak, öyle her babayiğidin harcı değildir. Zira, aslı sevgi mayası ile yoğrulan insan ruhunun başı nefs illeti ile beladadır. Ona kör kütük aşık olmuştur. Bu aşk, ona kendini ve memuriyetini unutturmuştur. Zaten "unutma" ile malul olan insan yeni bir unutmayla imtihanı kaybetmekte ve aşağıların aşağısına indirilmektedir. Çetinler çetini, bu imtihandaki püf noktasına dikkat edin. İnsan, yaratılışı gereği bir kararda kalamıyor; mutlaka başkalarına meylederek ya büsbütün kendi oluyor, ya da kendine büsbütün yabancılaşıyor! Bu sevgi, insanı Alemlerin Rabbi'ne götürüyorsa kişi kendi oluyor ve cennetlerden geçirilerek yüceltiliyor. Başkasına ise, alçaltıldıkça alçaltılıyor. Hakiki sevgiden mahrum kalmak insanı yıkıp bitiriyor! Böylece "hiç"de kalıyor! Bunun bedelini ise çok ağır ödüyor. Kendisine azap tattırıyor! Görüyorsunuz değil mi sevgili okuyucularım; insanı vezir de, rezil de eden işte bu, yaratılıştan sahip olduğu "sevgi"dir. Onun için demişlerdir ki; "kenarın dilberi nazik de olsa, nazenin (sevgilin) olamaz, olmamalı.." "Kenarın dilberi"ne tutulan, elbette kenarda kalır! Zavallı aşık teselliyi iki lokma aşkta arıyor! Bunlar nasip meselesidir Bütün bunlar nasip meselesidir. Ezelde, sevgi dağarcığınıza ne takdir edilmiş ise, onu bulur ve onunla yetinirsiniz. Bu da, Rabbimizin ihsanı olup, onu dilediğine vermektedir. Maksat menekşe iken gül olmak veya papatya iken manolya olmak değildir. Bu durum eşyanın tabiatına aykırıdır. O halde maksat, menekşe iken de papatya iken de en güzel şekilde kokabilmek, en güzel görünümde olmaktır. Buna gayret etmektir. Yani, yaratılışa uygun yaşamaktır. Cenab-ı Hak, merhametlilerin en merhametlisi olduğundan insanı kendi halinde; başıboş bırakmıyor ve ona dünya ve ahiret seadetini temin edici düsturları (peygamberleri vasıtası ile din) gönderiyor. Dine uyanlar, sevginin gerçeğini tadarak saadete eriyor. Dine uymayanlar ise, gerçek sevgiden bînasip olarak "esfel-i safilin"e (aşağıların en aşağısı) sürüklenir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.