'Sirkatin' söylüyorlar!

Nihayet baklayı ağızlarından çıkardılar. Referandumda niçin 'hayır' diyeceklerini, hazırladıkları kitapçıkta anlatıyorlar. Anlatanlar da yüksek yargının tepesindeki insanlar. Ne diyorlar biliyor musunuz? Bu ülkede demokrasi ve hukuk kültürü gelişmemiştir. Burası bir Avrupa ülkesi değildir. Dolayısıyla, o ülkeler bizim için örnek de olamazlar. Oralarda var diye, bizde de olması gerekmez. Yani, diyorlar ki: Ey millet, sen henüz rüştünü ispatlamış değilsin. Bunun en açık manası; senin verdiğin oy geçerle değildir. Dolayısıyla senin seçtiğin hükümet de bir şey ifade etmez. Ya nasıl olacak? Şimdiki gibi, yani vesayetle olacak! Al gülüm, ver gülüm hesabı... Ne idi bunların iddiaları? Yargı hükümetin eline geçecekmiş. Demek ki, yargı birilerinin elinde! Parlamentonun; hükümetin ve referandumla milletin yapmak istediği nedir? Yargıyı yargıya teslim etmek.. Yüksek yargı kurumlarının yöneticilerini; kendi aralarında, bir avuç insana seçtirmek yerine; sayıları binleri bulan bu ülkenin birinci sınıf hakimlerine seçtirmek. 'Hayır'cılar bunu istemiyorlar. Kendi hakimine güvenmeyen bir yapıya; koca bir milletin güvenmesini istiyorlar! Heyhat ki; yargı, yargıya güvenmiyor. Hukuk fakültesini bitirmiş, hakimlik sınavını kazanmış ve seneler senesi bu ülkenin muhtelif yörelerinde hakimlik yaparak birinci sınıf hakimlik unvanını elde etmiş kişilere güvenmeyen bu zihniyetin sıradan halka hangi gözle baktığını anlıyorsunuz değil mi sevgili okuyucularım?!. İşte bu zihniyet, 1960 ihtilalinden sonra; 'bir profesörün oyu ile dağdaki çobanın oyunu bir mi tutacağız?!.' diye feryat etmişti. Bunların demokrasi anlayışları da kendilerine göre; zira, dünyada emsali yok. Bunlar şeyhliğe-keramete inanmazlar ama, görüldüğü gibi kerametleri kendilerinden menkul! Dünyanın hiçbir ülkesinde, halka bu denli tepeden bakılmaz, bakılamaz. Halk bu denli aşağılanamaz. Hele Avrupa'da böyle düşünenleri çürük yumurta yağmuruna tutup aşağılarlar. Asla, üst düzey bir görev vermezler. Hasbelkader böyle bir göreve gelmiş ise, derhal indirirler. Yazık ki, böyleleri benim ülkemde hâlâ prim yapabiliyor!