Siyasetin yozlaşması

A -
A +

Başbakan Bülent Ecevit, zor da olsa, üçlü koalisyon hükümetini uyum içinde götürüyor! Bu hal, başarısızlıkları ayyuka çıkan hükümet partilerinin zoraki nikahından başka bir şey değildir. Bu saatten sonra ne yapabilirler? Bırakıp gitseler; nereye ve hangi yüzle gidebilecekler? İyisi mi; umut olarak getirtilen (!), hükümetin 4. ve en güçlü ortağı konumundaki Kemal Derviş'le gittiği yere kadar hükümet etmek ve; her zamanki gibi, Türkiye'den hiç eksik olmayan, meydana gelebilecek bir olağanüstü hal şartlarına bel bağlayarak ve o bahane ile yeniden milletin huzuruna çıkmak!.. Bülent Ecevit, bizdeki siyasetin doğasını açıkladı: 'Koalisyon üyeleri ile Bakanlar Kurulu'nda veya koalisyon partilerinin liderleriyle yapmış olduğumuz toplantılarda hiçbir pürüz çıkmıyor. Meseleleri rahatlıkla tartışıp bir karara varıyoruz. Aramızda en ufak bir uyumsuzluk yok. Ama, bu arkadaşlarımız dışarıya çıktıklarında başka türlü konuşuyorlar! Birbirleriyle kavgalıymış gibi bir izlenim veriyorlar! Hükümet içindeki ve dışarıdaki hallerinin başkalığı, kanımca siyasetin doğasından kaynaklanıyor!' Yani içeride; yaptıkları, imzaladıkları ve ortak mesuliyet taşıdıkları ile dışarıda kendi seçmen kitlelerine verdikleri mesajlar taban tabana zıt! Biz, bu hale daha ziyade dış siyasette şahit olurduk. Görülüyor ki, içerideki siyasetimiz de bu halden nasibini almış! Yarın hükümet yıkılıp bir erken seçime gidildiğinde veya normal zamanında yapılacak bir seçimde; suçu birbirlerine atmanın ve kendilerini seçmenleri nezdinde temize çıkarabilmenin gayretkeşliğinden öte bir mana taşımayan siyasetteki bu yozlaşma, koalisyon partilerine arız olan bir hastalıktır. Ve bu hal, erkekçe değil, ürkekçe politikanın bir gereğidir! Dünyanın yeniden şekillendiği, Türkiye'nin etrafında tam-tam rüzgârlarının estirildiği, ülkemizin en hayatî konularının milletlerarası arenada tartışılıp karara bağlanmakta olduğu böylesine netameli bir dönemde iktidar partilerinin aralarındaki bu dağınıklığı ve çekişmeyi hangi iz'anla, idrakle ve hangi sorumlulukla açıklayabiliriz? Bu tutarsız tavırlarımızla dışarısının ekmeğine yağ sürmüyor muyuz?!. İşin bundan da vahimi, seçmen kitlelerinin yozlaşan bu politikalarla sürüklenebilir olmasıdır. Futbol takımı tutar gibi parti tutarsak; her türlü başarısızlığı ortada iken, bizler hâlâ eski partimizde diretirsek; başımıza gelebilecek hiçbir musibetten şikayete hakkımız olamaz. Bu saatten sonra da, içeride başka, dışarıda başka olan siyasetçiyi de tanıyamıyorsak vay halimize! Bu veya bir başka hükümet, elbette doğru bildiklerini, millet ve memleket lehine gördükleri işleri yapıp, bunların kararlarını alıyorlar. Ama, bu yaptıklarını, milletin huzuruna çıkıp dürüstçe söylemiyor, söyleyemiyorlarsa veya bin bir dereden su getirip, ambalajlayıp başka türlü anlatıyorlarsa, bu, düpedüz milleti aldatmaktır. En hafifinden milleti hor görmek ve onu saymamaktır! Siyasetçi, kafasındaki bu şablondan kurtulmalıdır! Millete rağmen iş görmeyi terk edip millet için çalışmalıdır. Demokrasiyi benimsiyor ve içimize sindirebiliyorsak tabii!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.