Ana eksen yani, esas arayış; Cumhurbaşkanını bu Meclis'e seçtirmemek adına hükümeti erken seçime zorlamak. Bunun için de dört koldan saldırılmaktadır. 2002 seçimlerinde sandığa gömülen partiler, mevcut seçim kanununu hazırlayan partilerdi. Başka bir deyişle kazdıkları kuyuya düşmüşlerdi. Şimdi; kendileri o kanundan dert yanıyorlar ve kanunu değiştirmesi için mevcut iktidara demokratlık konusunda ahkâm kesiyorlar. Siyaset, bizdeki siyasilerin icra-i faaliyet şekilleri ise, siyasete girilir ama siyasetten asla çıkılmaz! Bu durumu yalnızca İsmet İnönü ile ilişkilendirenler, bir Celal Bayar'ı, bir Süleyman Demirel'i, bir Bülent Ecevit'i ve bir Necmettin Erbakan'ı görünce ne kadar yanıldıklarını her halde anlamışlardır. Sağlıklı demokrasilerde iktidarların alternatifleri genellikle anamuhalefet partileridir. Bizim gelişmekte olan demokrasimizin bu işinde de bir gariplik var; müzmin muhalefet partisi CHP, iktidara alternatif olmak şöyle dursun; mevcut halini bile muhafaza edemiyor ve gün geçtikçe eriyor! Demokrasimiz emekleme evresinde Dedik ya; demokrasimiz daha emekleme evresini yaşıyor. Dolayısıyla, bizdeki siyasi parti yapılanmalarında başa bağlılık ve baştan (yukarıdan-aşağıya doğru) dizayın edilmek esastır. Bununla birlikte, CHP'deki eriyişte baş amilin Genel Başkan Deniz Baykal olduğu söylenemez. Liderin rolü elbette inkar edilemez ama; CHP'de durum biraz farklı.. CHP, oldu olası millet için politika yerine millete rağmen politika yapmayı yeğlemiştir. Nedense CHP'de bu kafa bir türlü değişmiyor. Meclis dışında kaldılar, bu kafayı yine değiştirmediler. AK Parti iktidarına alternatif arayanlar, CHP'deki bu iflah olmaz durumu gördüklerinden, Soldaki oluşumu bile CHP'nin dışında aramaktadırlar. Son günlerin moda arayışı ise Sağ-Sol demeden, genel olarak AK Parti karşıtlarını bir çatı altına toplamaktır. Onlara göre bu karşı oluşum, toplumun yüzde seksenidir. Bunun yüzde ellisini (Sol-Sağ demeden) organize eden hareket ancak iktidara alternatif olabilir diye düşünüyorlar. AK Parti korkusu.. Bu düşünceyi dillendirenlerin başında 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel var. Sağlığı el verse idi, Bülent Ecevit de aynı arayışın yılmaz bir savunucusu olacaktı. Belli ki, Rahşan Ecevit bu rolü üstlendi ve Bülent Ecevit'i aratmayacak! Bu denli arayış kervanına Yüce Divan'da yargılanan eski siyasetçiler de katıldı. Hüsamettin Özkan'ın ardından Mesut Yılmaz da, böyle bir arayışın içinde olabileceğini söyledi. En merak edilen konu, Yılmaz'ın Demirel'le nasıl bir araya geleceğidir. Zira, Süleyman Demirel'in 2. kez Cumhurbaşkanı olmasını Mesut Yılmaz engellemişti! Siyasette geçen geçmiştir; geleceğe bakmak gerekir ama, "Baba"nın da birşey unutmadığı ve zamanı gelince hesabını sorduğu cümle alemin malumudur. Siyasetteki bütün bu gayretlerin temelinde yatan gerçek, AK Parti ile başedebilme hesaplarıdır. Tek başına hiçbir parti, AK Parti ile mücadeleyi göze alamadığından, "beşi bir araya gelerek" bu savaşı sürdürmek istiyor! Belli ki, "Kasımpaşalı" bunları çok korkutmuş!