Siyasette yeni yüzler

A -
A +

Öyle anlaşılıyor ki; siyasetteki eski yüzler, kendiliklerinden gitmeseler bile gitmeye mecbur edilecekler! Dolayısıyla, erken ya da zamanında yapılacak seçimler, siyasetteki yeni yüzler arasında cereyan edecektir. Şu andaki Başbakan 50'li senelerin siyasetçisi; yani aşağı yukarı yarım asırdır aktif siyasette ve el-an Türkiye'nin Başbakanı. Hemen her işte olduğu gibi, siyasette de tecrübe göz ardı edilemez ancak; bizdekilerin tecrübeleri şahısları ile kaim olduğundan, bu tecrübelerini, asla yanı başlarındaki ikinci, üçüncü adamlara aktarmıyorlar. Hep tek adam olarak kalmak istiyorlar! Partilerimizde lider sultası denilen bu oligarşik yapı, bizzat partilerin yapılarını anti demokratik kılıyor. Bundan dolayı da, ne demokrasimiz, ne onun vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerimiz ve ne de siyaset adamlarımız gelişip yenilenemiyor ve çağa, çağın gereklerine ayak uyduramıyor. Siyasette takım oyununu ilk defa merhum Özal; 'Yüz Türk Büyüğü'nü milletin önüne çıkararak denemek istemiş ancak, o da, bu işi pek becerememişti. Merhum Özal, aldığı radikal kararlarla toplumu dönüştürmeyi, toplumun önündeki engelleri aşmayı kısmen başarabildiyse de; siyasi yapımızdaki köklü yapısal değişikliği gerçekleştiremedi. Eskinin köhnemiş kafaları, ona bu firsatı vermedi! Yaşlı olup da yeniliğe açık tek lider Özal'dı. Bilgisayarı ve İNTER-NET'i getirtip ilk defa kullanan da kendisi idi. Köşk'e çıktıktan sonra, yerine Mesut Yılmaz'ı işaret etmesi de; siyasette genç kuşağın önünü açmak içindi. Çünkü; eskilerle bir yere varılamayacağını pek iyi biliyordu! Bu yüzden olsa gerektir ki, eski liderlerin siyasi affına karşı çıkmıştı! Her işte olduğu gibi, siyasette de önemli olan, elbette liyakattir. Ama, gençlerin önü açılmazsa; kimlerin liyakatli olup olmadığını millet nasıl anlayabilecektir? Eskiler, kendilerine mahsus siyaset anlayışı ile gençlerin önünü tıkadığından; gına gelmesine rağmen millet, eskiler arasında gidip gelmiş ve asla yeni bir yüzle ve yeni bir liyakatle tanışamamıştır! Bizdeki nasıl bir siyaset anlayışıdır ki, seçimlerden hezimetle çıkan siyasi parti liderleri, koltuklarına daha bir sıkı sarılıyor ve istifayı akıllarının uçlarından bile geçirmiyorlar! Sanki, kanunlarımızda; siyasi parti liderlerinin kayd-ı hayat şartıyla, Genel Başkanlık koltuğuna oturacaklarına dair amir hüküm var! Bu anlayıştaki bir lider, kendisine ve partisine ne verebilmiş ki, millete ne verebilsin?! İki türlü inkılap vardır. Biri, millete rağmen tepeden inmecidir. Bu şekildeki inkılaplar milletlerin lehlerine veya aleyhlerine olabilir. Lehlerine olsa bile, milletçe sindirilmesi uzun seneler alır. Bir diğeri ise, zihniyet inkılabıdır ki; gerekli dönüşümü bizzat milletin kendisi ve kendiliğinden yapar. Bu da ancak, ekonomik güç ve eğitimle olur. İste; merhum Özal'ın yapmak istediği zihniyet inkılabı idi. Epeyce mesafe almasına rağmen, sonunu getiremedi. Ömrü vefa etmedi. Türk Cemiyeti, bu değişim sürecinde, hâlâ Özal'ın bıraktığı yerde duruyor. Hatta, eskilerin marifetiyle daha da geriye gitti. Siyasetteki yeni arayışlar ve sahneye çıkmakta olan bu yeni yüzler; Özal'ın vefatıyla birlikte meydana gelen boşluğu doldurmak içindir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.