Şu veya bu sebeple çeşitli kesimlerin yürüyüşlerine şahit olmuştuk. Esnafın dahil olduğu bütün kesimlerin yürüyüşüne ilk defa şahit oluyoruz! İktidar, alternatifimiz yok diyerek, büyük bir pişkinlikle koltuğuna oturmaya devam ediyor. İktidarların alternatifi yoksa ve bu durum iktidarın başbakanı tarafından dillendirilebiliyorsa, evvela o sistemin adını koymamız gerekir! Demokratik sistemle ve milletin oyları ile gelmişlerse, aynı yöntemle de gitmesini bilmeliler! Milletten güç almayan iktidar, neyin iktidarıdır? Er ya da geç milletin önüne konulacak sandıkta, ne yüzle milletin huzuruna çıkabilecek ve ne diye oy isteyebileceklerdir? Yoksa; sandıkta da alternatifsiz olmayı mı düşünüyorlar?! Sebep oldukları Cumhuriyet tarihinin bu en büyük krizinde, önce Cumhurbaşkanı'nı suçladılar, tutmayınca IMF'ye yüklendiler. Sanki, IMF ile anlaşmaları kendileri yapmamıştı! Şimdi de, sokaklara taşan milletin çığlıklarına kulak vereceklerine, yine IMF'den medet umuyorlar ve kapalı kapılar ardındaki toplantılarına devam ediyorlar! 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren bir şeyin altını çiziyor ve bir müstemleke valisi gibi başımıza çöreklenen Cotterelli'ye dikkat çekiyor. Bu adamın tatbik mevkiine koydurduğu IMF reçeteleri ile batağa saplanan ülkemizden, Kıbrıs'ta, Ege'de ve Kuzey Irak'ta yeni tavizler istenebileceğini ileri sürüyor! Bu aşamada Yunan Dışişleri Bakanının ziyareti manidar değil mi? Hangi idrak bu ziyareti hayra yorabilir? Yunanistan, ne zamandan beri düşenin dostu oldu; üstelik bu düşen, iç ve dış politikasını, tamamen düşmanlığı üzerine kurduğu Türkiye ise?! AB önünde en büyük engelimiz olan Yunanistan'ın, içine düşürüldüğümüz bu çıkmazla eline geçirtilen bu fırsatı değerlendirmeyeceğini mi sanıyoruz? Ya, Dünya Bankası'nın, IMF'nin ve uluslararası finans kuruluşlarının iplerini elinde bulunduran ABD ne yapar? Dost ve müttefiki (!) olan Türkiye'ye hangi rüyayı düşler? ABD'nin, tavşana kaç tazıya tut tavrını görmemek için kör olmak gerekir! Kendisiyle iş birliğine giriştiğimiz, petrol boru hatları projesinin akıbetini gördük! Bizi oyalarken, Rusya'nın boru hattından petrol akıttı bile! Türkiye, tarihinin en büyük siyasi ve ekonomik bunalımını yaşıyor. Mevcut iktidarla bu bunalımdan çıkmanın imkanı kalmamıştır. Zira iktidar, millete verdiği ve uygulamaya koyduğu söz ve projelerin altında kalmıştır. Zaten, topyekun milleti sokağa döken olgunun altında bu güven bunalımı yatmaktadır. İktidar partilerinin de iddia ettikleri gibi, milletçe bir seferberlik başlayacaksa; bu, yabancıların özellikle, IMF'nin projeleri ile olmaz ve olmayacaktır. Kurtuluşun yolu millete dönmektir. Bunu da ancak, milletin güvenine mazhar olan kadrolar sağlayabilir. Kurtuluşun yolu üretimdir ve bunun için de reel ekonomiyi yeniden canlandırmak gerekir.