Sorumlu siyasetin gereği

A -
A +

Şimdiye kadar siyasette kimsenin gösteremediği sorumluluğu, siyasi kimliği olmayan; hükümette dışarıdan teknisyen bakan olarak çalışan Kemal Derviş sergiliyor! Bu cesaretinden dolayı kendisini kutlamak gerekir! Başarırsa, zoru başaracak çünkü.. Dikkat ederseniz yalnızca siyasilerle görüşmüyor, esnaf, sanayi, ticaret odalarından sendikalara değin bütün sivil toplum kuruluşlarını dolaşıyor; onlarla fikir alış verişinde bulunuyor ve hiçbir görüşmenin sonucunda açıklama yapmıyor! Hatta görüştüğü muhatapları da susmayı tercih ediyor! Hayli ilginç bir durum değil mi? Fazla üzerine gidilmemesi için de; 'her şey siyaset değildir, siyasetin dışında da dünya var; herkes işine gücüne baksın' diyerek dikkatleri daha da celbediyor! Böyle davranmakla, ekonomideki tek adamlığını, bu kez siyasette de gösterip ispatlamak istiyor gibi! Bizce Kemal Derviş büyük oynuyor! Öyle ki; ya başaracak ya başaracak! Bu başarısı ona başbakanlık yolunu açacak! YSK açıkladı; 3 Kasım seçimlerine 23 parti giriyor! Bunların çoğunu millet tanımıyor, hatta genel başkanlarının adlarını dahi bilmiyor! Bu durum bir yana; bundan da önemlisi toplumda taraftar bulan partiler; yalnızca genel başkanların şahsi egolarını tatmin için bölük pörçük bir manzara sergiliyorlar! Onca siyasi tecrübesine rağmen, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel; 'Millet pırasa doğrar gibi oy vermesin, bir tarafa meyletsin ve siyasi istikrarı sağlasın; o da olmazsa, tek çare başkanlık sistemi' diyor! Başkanlık sistemi, istikrar için elbette bir çare ama; tek çare değil! Avrupa'ya, demokrasiyi aldığımız ülkelere; mesela bir Fransa'ya, bir İtalya'ya baktığımızda, aynı sıkıntıları onlar da çekmiş. Fransa bu yüzden 6. Cumhuriyet dönemini yaşıyor. Onların tecrübelerinden istifade etmek ve yine onların buldukları çözümleri tatbik mevkiine koymak en akıllıca yol olsa gerektir. Gelinen bu noktada; yani YSK'nın seçim takvimini açıkladığı bu tarihten sonra; en kolay ve en pratik çözümü DYP genel başkanı Tansu Çiller dile getiriyor: İKİ TURLU SEÇİM! Başta Kemal Derviş ve onu takip eden Mesut Yılmaz'ın ittifak arayışlarının hedefinde siyasi istikrar olduğuna göre; bugün için bunun yolu iki turlu seçimden geçmektedir. Nitekim; bunun son örneği Fransa'da yaşandı! Aşırı milliyetçi Le Pen tehlikesi bu yolla aşıldı! İki turlu seçim hem kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde demokratik ve hem de mantığının temelinde ittifak var. Bu da en ziyade merkez partilere yarayacağından; merkez sağ ve sol partilerin buna evet demeleri gerekir!! İki turlu seçimle ayrıca; yüzde 10 barajı da kendiliğinden ortadan kalkmış; ikinci tur sonunda yüzde 50'nin üzerinde oy alabilenler seçilebileceğinden, hem temsilde adalet ve hem de yönetimde istikrar isteyen Anayasa'nın da amir hükmü yerine getirilmiş olacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.