Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu görevini bitirip, Başkanlığa sunacağı raporu yazmaya başladı. Komisyon, üzerinde çok konuşulan ve tartışılan birçok konuyu kısmen araştırabildi. Kısmen diyoruz, çünkü; yapılmak istenen araştırmaların en can alıcı ve noktalarında karşılarına kanuni 'sır' engeli çıktı! Buna bir de; sorgusu yapılmak istenenlerin aymazlığı ve, 'ben bilmem, bürokratım bilir!' şeklindeki siyasi sorumluluktan kaçma yiğitliği (!) de eklenince; Komisyon arzu edilen sonuca gidemedi. Zaten; bu Araştırma Komisyonu'ndan beklenen; Soruşturma Komisyonu'nun kurulmasına öncülük etmek ve onun sonunda da işi yargıya havale ettirmektir. Bu arada hükümetten beklenen ise, araştırma ve soruşturmaların derinlemesine yapılabilmesi için gerekli kanuni düzenlemeleri bir an evvel sağlamasıdır. Ancak bu şekilde olayların ve müsebbiplerinin üzerlerine gidilebilir ve gerçeklere ulaşılabilir. Devletin Bakanı, Mavi Akım'la ilgili dosyaları istiyor ve elde edemiyor! Böyle bir durumda; Komisyon ne yapsın?! Ne yapabilir? Komisyon'da ifadelerine başvurulan; en üst kademedeki siyasi kadroların da ne dediklerini ve nasıl kaçamak cevap verdiklerini gördük! Anlaşma metnindeki formülde yapılan küçük bir değişiklikle; bir kalemde devletin, nasıl 380 milyon dolar zarara uğratıldığı, en yetkili ağızlardan açıklandı. Bakan daha da ileri giderek; enerji konusundaki devlet ve millet zararının milyarlarca dolarla ifade edilebileceğini; tam rakamı açıklaması halinde ise, milletin moralinin büsbütün bozulacağını söyledi! Bu fukara milletin; 1 milyar dolar borç için el kapısında avuç açan ve olmadık zilletlere ve fedakarlıklara katlanan bu fukara milletin milyarlarca dolarlık parası çar-çur edilip birilerine peşkeş çekildiği iddialarıyla karşı karşıyayız. Topyekûn milletin 20 senelik istikbaline ipotek koyan bu meş'um anlaşmalar; bütün detayları ile ve açıklığı ile gözler önüne serilmeli ve her kademedeki sorumluları, bu yaptıklarının hesaplarını vermelidir! Yok öyle; 'ben bilmem, bürokratım bilir!' teraneleri! Eğer; devlet ve milletin, milyarlarca dolarlık zarara uğratıldığı böyle anlaşmalar varsa; bunun birinci derecedeki suçlusu siyasi iradedir! Yani, bakan ve başbakandır! Siyasi iradenin emrinde olan bürokrat ise, ikinci derecede suçludur! Çünkü; bürokratlar, her ne kadar siyasi iradenin emrinde ise de; hazırlamış oldukları her türlü metin ve anlaşmaların kanunlar çerçevesinde olması zorunluluğu vardır. Yani; kanunsuz bir şeyi amirim emretti de ben onun için yaptım diyemez. Bu deyişi onu sorumluluktan kurtaramaz. Hele; sorumlu makamda olan siyasetçi (bakan, başbakan) bürokratım hazırladı, ben de okumadan imzaladım diyemez! Derse de, sonucuna katlanır. Onlar, o makamlara milletin hak ve hukukunu korumak için seçilip getirildi. Gözü kapalı; neyi imzaladıklarını bilmemek için değil! İlgili zevat (Mesut Yılmaz ve avaneleri) için, mutlaka Yüce Divan yolu açılmalı; devletin kör kuruşunun ve tüyü bitmemiş yetimlerin hakları sonuna kadar aranmalıdır!