Sorunumuz imaj

A -
A +

Şu AB meselesi bayağı keyif vermeye başladı! Her şeyden önce hemen bütün Avrupa, Türkiye'den bahsediyor; Türkiye'yi tartışıyor. Biraz derinlemesine düşünülünce; gerçekte AB kendisini, kendi geleceğini tartışıyor. Bütün mesele; bu yaşlı kıtanın kabuğunu kırıp kıramayacağı yani, Türkiye'yi de içine katarak; medeniyetler arası uzlaşmayı temin ederek küresel bir güç olarak ortaya çıkıp çıkmayacağı meselesidir. Avrupalılar kabul etmese de, Türkiye, tarihi ve coğrafyası itibariyle tam bir Avrupa devletidir. Türkiye'nin eksiklikleri yok mudur? Elbette vardır. AB'ye alınan ve alınmakta olan hangi ülkelerin eksiklikleri yok ki? AB normlarına baktığınız zaman; ferdin öne çıktığını görürsünüz. Fert yani birey sosyal ve siyasal haklarla daha donanımlı, daha güvenceli ve daha zengindir. Bu durum ister istemez devletin zenginliğini getirmez mi? O halde, AB'ye girildiğinde bireyler özgürleşip daha zenginleşecek ama devlet zayıflayacak tezi temelinden çürüktür. İslam Dünyası'na örnek teşkil edecek Devlet gelirlerinin ana kalemi çeşitli vergilerdir. Devletler, bu çeşit vergilerini güçlü yani zengin vatandaşalarından toplar. Bireyleri zengin olan bir devlet de böylece elbette zengin olacaktır. Türkiye'nin AB'ye üyeliği sanıldığının aksine çok büyük bir hadisedir. İlk defa halkının çoğunluğu Müslüman ve hatta bin yıldır İslamiyet'in bayraktarlığını yapmış bir milletin ülkesi, hemen hepsi Hıristiyan olan bir birliğe dahil edilecektir. Bu haliyle Türkiye elbette 1.5 milyarlık İslam Dünyası'na örnek teşkil edecektir. Bunlardan büyük çoğunluğu Türkiye'nin AB'ye üyeliğini sabırsızlıkla ve gıpta ile beklemektedirler. Türkiye hakkında hazırlanan ve neticesi itibariyle "olumlu tavsiye" niteliğinde olan "ilerleme raporu'nda" yer alan bazı terim ve ifadeler canımızı sıkmasın! Türkiye'nin demokrasi tarihine baktığınızda, adamların böylesine ince eleyip sık dokumalarını normal karşılamanız gerekir. Elli senelik demokratik hayatımız, üç defa açıktan bir kere de örtülü olarak toplam dört kez sekteye uğratılmış!... Avrupalı Türkiye'yi nasıl tanıyor? Eğri oturup doğru konuşalım. İlerleme Raporu'nda "olumlu tavsiye;" alabilmek için şart olan Kopenhag Kriterlerini biz ne zaman yerine getirdik? Son üç senede ve daha yeni noktalayarak.. O da, henüz kağıt üzerinde! Bir kere bizim imaj sorunumuz olduğunu kabul edelim. Avrupalı Türkiye'yi nasıl tanıyor ve nasıl biliyor? Bu sualin tipik cevabı; ülkemize gelen yabancı sermaye ile orantılıdır! Bu, utanılacak bir rakam olduğuna, göre demek ki değil Avrupalı, dünyanın hiç bir ülkesi için biz güven vermiyoruz? Daha düne kadar kendi müteşebbisimiz parasını ve hatta fabrikalarını söküp yabacı ülkelere götürmüyor muydu? İlerleme Raporu'nun içinde yer alan ve yanlış anlaşılmalara sebep olan ifadelerin hepsi müzakerelerle tartışılıp düzeltilebilir. Nitekim en çok tartışılan ve kendileri "azınlık" diye tanımlanan Kürtler ve Aleviler azınlık olmadıklarını, bu ülkenin asli unsuru olduklarını haykırınca mesele kökünden halledilmiş oldu. Biz kendimize bakalım. Kendimizi düzeltip; ondan sonra dönüp bunları Avrupalı'ya gür bir ses ve dik bir eda ile haykıralım, haykırabilelim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.