Statüko boşuna direniyor

A -
A +

KKTC, Türkiye'mizin adeta küçültülmüş bir maketidir. Türkiye'de yapılan 3 Kasım 2002 ve 28 Mart 2004 seçimleri ile KKTC'deki referandum sonuçlarından ders çıkarmak gerekiyor. Zaman tünelinde kalmış siyasetçiler, dünyayı hâlâ 1960'ların 70'lerin şartlarına göre görüp değerlendiriyorlar. Dolayısıyla gerçeği bir türlü okuyamıyorlar. Türkiye tercihini demokrasiden yana kullanmasına ve bu idare şeklini benimsemesine rağmen; aradan geçen yarım asırdan fazla bir zamandır bu durumu gerçek manada kuvveden fiile çıkaramamıştır. Dolayısıyla, bizim demokrasimize hep dudak bükülerek bakılmıştır. Bu durum yetmezmiş gibi, bir de on yıl arayla idareye el konulup, mevcut aksayan ve eksik demokrasi de şirazesinden büsbütün çıkarıldığında olanlar olmuştur. Siyaset kurumu yıpratılıp devre dışına itildiğinden, demokrasi bir türlü gelişip kurumsallaşamamıştır. "İnsan endeksli" demokrasi Halbuki; dünyada demokrasi safında yer alan ülkeler, bir gün boş durmamış ve demokrasilerini "insan endeksli" olarak sürekli geliştirmişlerdir. Dikkat edilirse en büyük zaafımız ve eksiğimiz; modern (gelişmiş) demokrasileri algılayamamamızdan ileri gelmektedir. Şu halde; evvela siyaset kurumlarından başlayarak, bu kurumların temsil kadrolarında bulunanlarda "zihniyet inkılabı"nın zarureti kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Milleti idareye soyunan kadrolar, çağı, çağın gereklerini çok iyi okuyabilmeli ve mutlaka "öncü" rolünü üstlenmelidir. Halbuki siyasi tablomuza baktığımızda; siyasi partilerimizi ve onların temsil kadrolarının birçoğunun "statüko"dan yana olduklarını görmekteyiz. Yani, millete yön verecek insanlar, milletin gerisinde kalmışlardır! İşte; yönetimdeki bütün sıkıntı burada düğümlenmektedir. Halkını, halkının özlem ve beklentilerini anlayamayan; çağın ihtiyaçlarını bilmeyen yönetici; seçilmiş veya atanmış olsun, halkına ne verebilir? Ülkesine ve insanlığa yeni ne kazandırabilir? Bu tipler; iletişim araçlarının gelişmediği veya gelişmiş olsa bile, bunlardan bîhaber olunan cemiyetlerde borularını öttürdüler. Ama, ne zaman ki; dünya bir bilgisayar ekranına sığmaya ve bu ekranlar evlerimize girmeye başladı; bir çanak antenle, yine bütün dünyayı izleme imkânına kavuştuk, "Kral'ın çıplak" olduğunu gördük! Artık bu "çıplak krallar" ağızlarıyla kuş tutsalar nafile! Bu durumun son örneğini KKTC'deki referandumda gördük. Statüko, onca direnmesine, gözyaşları döküp feryad-ü figan etmesine rağmen, halk bildiğini okumuştur. Millet bunları çoktan aştı! Aynı şeklide Türkiye'de de yapılan seçimlerde "statüko" sandığa gömülmüştür. Sağ, sol; bunların klişeleşmiş köhne kalıpları çok gerilerde kaldı. Bunları dillendiren ve oy isteyen siyasetçiye millet gülüyor. Bu adam uzaydan mı geldi diyor! Benim derdim ne; bu adamlar nelerden bahsediyor? Daha dün komünizmden çıkan Macaristan'ın Budapeşte şehrinde ev telefonunuz çalıyor; köpeğinizin aylık aşısının geldiği hatırlatılıyor! On senelik demokrasi ile adamlar buralara gelmişler. Biz ise, bu "statükocu" zihniyet sebebiyle yarım asrı aşan demokrasimizle hâlâ insanımızı parasızlıktan hastanelerde "rehin" bırakıyoruz! "Statüko" boşuna direniyor; zira millet, bunları çoktan aştı!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.