Suçlu aramaya gerek var mı?

A -
A +

Sizce; bu memlekette suçlu aramaya gerek yoktur. Hukuk devletinin, kanun hakimiyetinin olmadığı yerde; herşey adamına göre yapılır! Nitekim, ülkemizde işlerin nasıl yürüdüğünü hepimiz bilmekteyiz. Bu durumdan hiç şikayet edenimiz yok ki, işler, aynı minval üzere ve tabir caizse tıkır tıkır yürümüyor mu? Bu eğitim düzeni ve bu eğitimin ürünü olan bu ahlakî yapı mevcut olduğu müddetçe; çıkaracağınız bütün kanunlar ve alacağınız bütün tebdirler, rüşveti artırmaktan başka birşey ifade etmeyecektir. Zira, en mükemmel kanunların uygulayıcısı da insandır. Dikkat ediniz; bunca dağınıklığımız ve pejmürdeliğimizin yanında; herşeyi kitabına uydurmakta üzerimize yoktur. Hemen her hususta, kâğıt üzerinde herşey mükemmeldir. Dekan payesi verilmiş bir adam, geçen gün televizyonda konuşuyordu: "... Bakınız; Konya-Selçuklu'da çöken (11) katlı binanın ruhsatını yerel belediye vermiştir. AK Parti hükümeti yerel yönetimlerin elini daha da güçlendirmek için, yeni bir kanun çıkarmanın peşinde. Halbuki, bu yetkiler merkezi idarede olsaydı bu felaketler yaşanmazdı!.." Kafayı görüyor musunuz? Bu kafanın yaşayan dünyada örneği olmadığı gibi; bunun örneğini, geçmişi yansıtan hiçbir müzede de göremezsiniz. Neylersiniz ki, bu kafadan bizde istemediğiniz kadar mevcuttur. Manzara cidden korkunç! İnşaat ruhsatlarını mahalli idareler değil, Ankara'nın yani bakanlığın vermesi lazım diyor! Bakanlıkta çalışan mühendisle, belediyede çalışan mühendis aynı diplomayı taşımıyor mu? Bir yerin dere yatağı olduğunu ve oraya inşaata izin verilmemesi gerektiğini mahallindekiler mi daha iyi bilir, yoksa, Ankara'da masa başında oturanlar mı?! Mahallindeki insanlar rüşvet yiyip kanunsuzluklara ön-ayak oluyorlarsa; bu yetkilerin merkeze alınmasıyla, bu demektir ki, rüşvet bir o kadar daha artacak ve işler tam manasıyla sarpa saracaktır. Türk insanı işini gücünü bırakacak, bir inşaat ruhsatı için Ankara'ya taşınacaktır. Müzelerin kabullenmediği bu kafa incelendiğinde görülen manzara cidden korkunçtur. Bu kafa, kendi insanına güvenmiyor! Kendi insanından korkuyor! Bu kafanın yaptığı bir şeyler var ki bundan dolayı bu denli bir korku ve panik içindedir! Kendi milletine karşı, korkunç suç işleyenlerde bu denli bir eziklik korku ve güvensizlik olabilir. Bütün bunları bertaraf edebilmek için de, millete dayattıkça dayatırlar. Milletin gözünü açmasına asla fırsat ve imkan vermezler. Demek ki, mesele; rüşveti mahallindekilerin veya Ankara'dakilerin yemesi değildir. Bunların ikisi de aynı insan ve aynı diplomaları taşıyor. Bunlardan birisinin yetkilerini kısıtlayarak diğerlerininkini artırmakla bir yere varılamaz. İnşaatta dökülen her betonda, mahallindeki belediyenin mühendisinin gelip kontrol etmesi gerekiyor! Halbuki bu dahi kâfi bir işlem değildir. Mevcut betonu laboratuvara gönderip "doz"unun uygunluğuna dair rapor gereklidir. Bu kafaya göre; işi gücü bırakıp, her katın betonu için Ankara'dan mühendis çağırmak gerekecek; öyle mi? 7.4'lük depremle ne hale geldiğimizi gördük. Binalarımızı nerelere yaptığımızı ve nasıl yaptığımızı çok iyi biliyoruz! Bütün toplum suçludur Niçin suçlu aradığımızı bir türlü anlayamıyorum. Koca Marmara depreminde onbinlerce müteahhit arasından bir tanesini "Veli Göçer"i suçlu bulup teşhir etmemiş miydik?! Halbuki A'dan Z'ye kadar, bütün bir toplum derece derece suçludur. İmar konusunda, bu işle ilgili hemen herkes haddini bilmemekte ve haddini aşmaktadır Teknik sorumlu olan imza sahibi mühendisler müteahhitler, taşeronlar ve yapılan usulsüzlüklere göz yuman idareler ve o idarelerin teknik sorumluları; bunların hepsi aynı derecede suçludur. Ya, bu çarpık ve çürük yapılar için; hemen her devirde çıkarılan imar aflarına ne demeli? Tepeden tırnağa kadar çürümüş ve kokuşmuş bir toplumda daha neyin suçlusu aranıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.