Türkiye'mizin hudutlarında, birinin yangını bitmeden diğerinde başlıyor. Irak müdahalesine fiilen katılmamamıza rağmen, başta terör belası olmak üzere, hâlâ zararlarını ağır şekilde görmekteyiz. Onun sıkıntıları bitmeden bu kez; en uzun kara sınırına sahip olduğumuz Suriye'de iç kargaşa ve kalkışma hareketleri baş gösterdi. Suriye'deki Baas rejimi ve onun elleri kanlı yöneticileri, dünyanın gözleri önünde kendi halkını pırasa gibi doğruyor. Altı ay içinde beş bin insan öldü; on beş bin kişi de yaralandı. Düne kadar Sovyetler'in şemsiyesinin altında olan Suriye'nin bugün tek sığınağı İran'dır. Suriye yönetimi yalnızca kendi halkı tarafından değil, İran'la birlikte uluslararası camia tarafından da boy hedefi haline getirilmiştir. ABD ve AB ülkelerindeki ekonomik sıkıntılar malum. Hemen hepsinde zor bir süreçten geçiliyor. Yine; bütün bu ülkelerin hepsinin ortak isteği, Türkiye'mizi Suriye belasına sürüklemektir. Şu veya bu sebeple Türkiye'nin Suriye'ye karşı girişeceği fiili bir müdahale, tek kelime ile felaket olur. Hem Türkiye, hem Suriye ve hem de bölge açısından tam bir felaket olur. Suriye'ye dışarıdan müdahale edilmeyip; kendi içinde iç savaşa sürüklense bile; oradan ülkemize akacak insan selleri yüzünden epeyce zarar göreceğiz. Bizim dışımızda Suriye'ye bir müdahale olsa dahi, zararı bize dokunacak. Demek ki, Türkiye'miz her hal ve şartta zarar görecektir. O halde yapılması gereken şey; bu zararları en aza indirmenin tedbirlerini almaktır. ABD'nin Irak'tan çekilmesiyle beraber; dış güçlerin ilk yapacakları iş; PKK'yı Irak'tan Suriye'ye taşımak olacaktır. Terör örgütünü Suriye'den üzerimize salıp, Türkiye'yi Suriye'ye karşı tahrik edip kışkırtacaklar. Allah'tan Türkiye, eski Türkiye değil. Güçsüz olup, başka ülkelerin dümen suyunda gitmiyor. Bilakis, güçlü ve hem de başka ülkeleri kendi dümen suyunda yürütebilecek güçte. Malum; düne kadar bizler uyuyamadık; artık bundan böyle, biraz da başkaları uyuyamasın!