İnsanlar layık oldukları idare sistemi ve layık oldukları idareciler tarafından yönetilirler, diye genel bir kaide ve kabul vardır. Yalnızca 60 yılı geçkin şu demokrasi tarihimize baktığımızda, ne kadar hayıflanıp üzülsek yeridir. Tek tesellimiz; her şey zıddı ile kaimdir kaidesince; bugünkü talihsizliğimizin boyutuna bakınca, vaktiyle ulaştığımız yüksek talihin hayali ve hasreti olsa gerektir. 60 yılı geçen demokrasimizin özeti; 'darbeler ve darbelerin ürettiği cüce şahsiyetli yöneticiler.' İhtilal Mahkemesinin sözde yargıladığı zamanın iktidar yöneticilerine: 'Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor' derken; yargı insanının içine düşürüldüğü dipsiz kuyuyu işaret ediyor ama, körelen vicdanlar ve idrakler bu hali anlamaktan çok uzaktı. Talihsizliğimizin boyutuna bakın ki, demokrasi (!) tarihimiz boyunca ya askerî yönetimlerle idare edildik; ya da, bu yönetimlere zemin hazırlayan psikolojik savaş süreçlerini yaşadık. Darbe virüsünün yalnızca askerî bürokrasiye arız olduğunu zannetmeyin; başta bir kısım medya olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının birçoğunda bu hastalık varittir. İnsanımızın tamı tamına 60 yılını dolduran siyasi figürlerine bakın ki, bunlardan yalnızca birkaç tanesi milleti için çırpındı, siyaset üretti ve milleti için yaşadı. Kahir ekseriyeti ise, kendisi için çırpındı, millete rağmen (darbeye endeksli) siyaset üretti ve kendisi için yaşadı. Hem adına demokrasi diyeceksin ve hem de darbelerle ve bunlara zemin hazırlayan psikolojik savaşlarla koca bir milleti idareye yelteneceksin! Bu hal, yalnızca kendini akıllı ve tüm âlemi sersem sanmak değil de nedir? Seneler senesi milletin gözünün içine baka baka, onların akıllarıyla alay ettiler. Toplum ne yapsın; toplum her seferinde akl-ı selimiyle hareket ederek iktidarını seçti. Ama, o iktidar sahipleri, (bir-ikisi hariç) hiçbirisi milletin arzusuna uygun hareket etmedi. Milleti aptal yerine koydu ve onunla alay etti. Anayasayı rafa kaldırıp milletin iktidarını alaşağı eden ihtilal komite üyelerini aynı Anayasa Mahkemesi Üyeleri, resmi geçit halinde kutlamaya gidiyor! Gidiyor çünkü; en büyük anayasal suçun işlendiği günü Anayasa Bayramı yapan bir gelenekten geliyor! Bu zorba zihniyetlerin elinden kurtulmak için başa geçirdiği siyaset adamı ise, (S. Demirel) bir yandan MGK'yı hükümetlerin üstüne çıkararak, hükümetleri uydu haline getiriyor; diğer yandan da halka ve halkın gözbebeği sandığa gözdağı vererek: 'Onları seçerseniz darbe kaçınılmaz olur!' kendinden menkul vecizesini yumurtluyor! Böyle başa böyle tarak, diyeceğim ama; iyisi mi; gelin hep birlikte tövbe edelim ve şöyle dua edelim: 'İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizleri helak etme Allahım!' ..... Düzeltme: Dünkü yazımızda 28 Şubat'ın ikna odacıları 'ikna odacıkları' diye çıkmış düzeltir özür dileriz...