Tarih tekerrürdür

A -
A +

Başbakan sayın Bülent Ecevit'in sağlık problemlerini bizim gibi bütün dünya da dikkat ve ibretle izliyor! "Ben iyileştim. Görevimin başındayım!" dediği, taburcu olduğu gün bile, sayın Ecevit'in beyni kendisine isyan halinde idi! Sürekli olarak dili sürçüyordu ve belli ki basit iki teşekkür cümlesini kurmakta zorluk çekiyordu. Ertesi günkü bir kısım medyanın manşeti; "İş görür raporu!" şeklinde çıktı. Oysa, aynı gazetelerin aklı başında köşe yazarları, Ecevit'in bu halini "içlerine sindiremediklerini" vurguluyorlar ve zorla güzellik olamayacağını ifade ediyorlardı! Sayın Ecevit, başına gelen bu olayın neredeyse aynını, bundan 30 sene önce yaşamıştı. O vakitler CHP'nin genç, dinamik genel sekreteri idi ve partide; yenilikçi solu temsil ediyordu. Rakibi ise, Cumhuriyet'in kurucularından, onca askeri ve siyasi tecrübenin sahibi, 88 yaşındaki İsmet İnönü idi. O günkü Ecevit'in rolü, şimdiki halinin tam tersi idi. Yani; yaşlı ve hasta lidere "Yeter, bırak!" diyordu. Tıpkı, şimdilerde kendisine söylendiği gibi.. Üstelik; sayın Ecevit'e "işi, tadında bırakmasını" söyleyenler, kendisini takdir edip, seven kişiler. Onun misyonuna ve kişiliğine halel gelsin istemeyenler.. Yani, dostları... Yine o vakitler, yani bundan 30 sene önce; hasta ve yaşlı lider İsmet İnönü de tıpkı bugünkü Ecevit gibi inat ediyor ve ısrarla CHP genel başkanlığı görevini sürdüreceğini söylüyordu. İsmet İnönü'nün o günkü halini görseydiniz, kendisine acırdınız! Kulak problemine göz de eklenmiş; yurt dışına giderek ağır bir katarakt ameliyatı geçirmişti. Meclis'te oturduğu muhalefet sıralarından söylenenleri işitemiyor yardımcıları, kendisini bilgilendirmek için, önüne devamlı şekilde; manda gözü büyüklüğünde harflerle yazılmış kısa not kağıtları koyuyorlardı. Her iki tarafın direnip bastırması uzun sürmedi. İnönü, ikna edemediği genç Ecevit'e bir ders vermek istedi. Hasta, ihtiyar kurt, senelerin kurultay tecrübesi ile Ecevit'i yere sereceğinden emindi! Kurultay'a gelirken kalbi tekledi ve hastaneye kaldırıldı. Kozların paylaşılması, gün sayısıyla da olsa gecikince, karşılıklı suçlamalar dozunu artırarak devam etti. Mesela; Ecevit yanlıları, İnönü'nün numaradan hastaneye kaldırıldığını, buna mukabil, yaşlı liderin taraftarları İnönü'nün yoğun bakımdaki fotoğrafını yayınlayarak muarızlarına cevap vermek isterken, Ecevit tarafarları bu kez, fotoğrafın foto-montaj olduğunu ileri sürüyorlardı. Resmin altında; üstteki resim, İnönü'nün önceki bir hastalığı döneminde çekilmiş; zira hasta solunum üzerine yatıyor! İnönü kalp krizinden yatıyor diyorlar. Kalp hastası sol tarafının üzerine yatırılır mı?!. diye not düşüyorlardı. İnönü, o hasta haliyle, birkaç gün sonraki kurultay salonuna geldi ve ölünceye kadar lider kalmak istediğini söyledi. Oylama yapıldı. İnönü kaybetti. İstifasını, şoförüyle parti merkezine gönderdi. Bir sene sonra da öldü. Denmiş ya; tarih tekerrürdür diye.. Aynı Ecevit, aynı oyunu, bu kez rolü değişmiş yani yaşlı ve hasta adamın rolünü icra ederek oynuyor! İbret alınsa, tarih tekerrür etmeyecek ama.. Vücut organlarının Ecevit'e isyanının yanında, Ecevit de tarihi misyonuna yani kendi kendisine isyan ediyor! Bu halin, bir trajediye dönüşmesini kimse istemez ve arzu etmez! Ama, düşünmek lazım; bu sağlıksız ve zoraki hal, daha nereye kadar devam edebilir? Doktorlar, raporlarında; "iş görür!" derken Ecevit'in işini biliyorlar mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.