Tarihinden utanmayacak milletlerin başında geliriz. Tarihiyle iftihar etme konusunda ne batıda ve ne de doğuda bizimle aşık atacak millet vardır. Batı medeniyeti için, yine batının devlet ve siyaset adamları; "bizim medeniyetimiz tıpkı bir aynaya benzer. Bu aynanın arkasındaki sır tabakası gayet incedir ve en ufak bir kazımaya gelmez. Kazındığı takdirde altından, birbirimizin yüzüne bakamayacağımız tablolar çıkar!" derler. Türklerin Müslüman olduktan sonraki idealleri, "İlay-ı kelimetullah"tır. Yani, Allahü tealanın dinini -ki, o dinde insanlık için dünya ve ahiret saadeti vardır- diğer insanlara duyurmaktır. Müslüman Türklerin yönetimi adildir ve dinlerinin gereği; hiç kimsenin dinine, ırzına, canına, malına ve aklına karışamaz. Bundan dolayıdır ki, Müslüman Türk yurdu ezilen, horlanan, itilen milletlerin sığınağı olmuştur. Cumhuriyet kuşaklarına ne kendi cumhuriyet tarihleri ve ne de başta Osmanlı olmak üzere ecdatlarının tarihleri gerektiği gibi okutulmadı. Yeni nesiller, birkaç fakülte bitirmiş olsalar da, kendi tarihlerinin cahili olarak yetiştirildi. Bin üç yüz seneden beri Türklerin kullandığı harfler yasaklanarak; bir milletin bir gecede hafızası silindi. Her kademedeki okul kitaplarına ve kütüphaneler dolusu eserlere yabancı kılınan yeni nesiller; bilinçsiz bir şekilde kendi ecdadına düşman olarak yetiştirildi. Halbuki en basit ifadesiyle; kendi varlık sebepleri bizzat ecdatları idi. Ecdadın fedakârlıkları olmasa idi, ne vatandan ve ne de sahip olunan değerlerden bahsedilebilirdi. Bu durum her şeyden önce nankörlüktü bizzat kendi tarihine ve ecdadına ihanetti. Bugünlerde televizyon ekranlarında yer alan bir dizi konu edilerek ileri-geri konuşuluyor. Zira Türk'ün en muhteşem tarihi olan Kanuni Sultan Süleyman devri çarpıtılarak ekranlara yansıtılıyordu. Her kaptan elbette ki içindeki sızar. Bu kapta da olan sızıyor; başka ne bekleniyordu ki?!. Asıl siz kendinize bakın; iddia ettiğiniz doğrular hakkında hangi projeye imza attınız ve atılmasına vesile oldunuz?!.