Teknolojinin nasıl baş döndürücü bir hızla geliştiği malumdur. Özellikle, iletişim araçlarındaki gelişmeler, uzak mefhumunu yakın kılmış ve haberleşmeyi en seri şekilde, dünyanın en ücra köşelerine ulaştırarak imkan dahiline sokmuştur. Başını, deve kuşu misali kuma sokan ve gelişen teknolojinin ardında kalan millet ve devletler; başta insan hak ve hürriyetlerinde ve bunları düzenleyen hukuk kurallarında çağın gerisinde kalmış ve bugün gelinen nokta itibariyle, bütün bu direnmelerinin boşuna ve beyhude olduğunu görmüşlerdir! Zira, teknoloji yasak tanımıyor! Artık, yasak koyarken; abesle iştigal etmemek için, kılı kırk yarmak ve esas itibariyle serbestlikten yana tavır almak gerekiyor. Geçen asrın başlarında devletler kutsaldı ve herşey bu kutsal devlet etrafında şekillenmişti. Fert ya da toplum, gerektiğinde kutsal devlet olgusu uğruna rahatlıkla feda edilebiliyordu! İdareleri demokrasi de olsa, bu yönetim şekillerinde de çoğunluğun hak ve özlemleri dikkate alınıyor; fert ve azınlık hak ve hürriyetleri görmezlikten geliniyordu! Fransız ihtilalinden sonra; üniter devlet olgusu etrafında şekillenen delvetlerin bağımsızlık ve egemenlik idrakleri, birçok devletin bir araya gelip, çeşitli birlikler meydan getirmeleri ile zamanla değişmiş, karşılıklı tavizlerle törpülenmiştir. Ben; hür ve bağımsız, müstakel ve bağlantısız yaşayacağım iddiasındaki devletler, bu söylemlerinden vazgeçmek zorunda kalmışlardır. Başka bir ifadeyle; aynı söyleme başka manalar yüklemişlerdir. Dünyayı devletlerin parsellemesine ek olarak ve bazen bu parsellenmeyi hiçe sayarak; kartel, tiröst ve büyük holdingler, sınır tanımamış ve globalleşmeyi ta o zaman gerçekleştirmişlerdi. Ekonominin bu denli sınır tanımazlığına, günümüz ileri teknolojisi de eklenince; bütün bir dünya ister istemez küreselleşmenin kucağına düşmüştür! Bugün, bu küreselleşmeye direnmek en güçlü devletlerin bile haddi değildir. AB, bu halin tipik misalidir. Onca devletin sınırları şekil olarak kalmış, tek para sistemine geçilmiş; bu halin bir adım ötesi olan Birleşik Avrupa Devletleri olgusuna ramak kalmıştır! Dünyadaki bu yeni yapılanmanın temelinde, kutsal devlet yerine fert ve ferdin hak, hürriyet ve özlemleri yatmaktadır. Dolayısıyla, kutsal devletten kutsal ferde doğru bir gidiş vardır. Geleceğin modern dünyası, ferdin etrafında şekillenecekir. Demokrasilerini ferde endeksleyen devletler rahat edecek, devleti, bir tahakküm aracı olarak gören milletler ise huzur bulamayacaktır. Ufacık bir aletle dünyanın izlenebildiği bir dünyada, bir kısım dillerdeki yayınlara yasak getirmek neyi ifade ediyor? Evvel emirde; yasak demekle yasak olabiliyor mu? MGK kararlarında, nihayet; Kürtçe yayına serbestlik ve aynı dilde kesmî bir eğitime müsaade edileceği anlaşılıyor. Çok geç kalınmış bir karardır bu! Bu yüzden, şimdiye kadar, bu yayınlar yine yapılmış ve izlenilmiştir. Serbest olsaydı kontrolleri mümkün olabilecekti. Yasaklılık, kontrolü elden çıkarmış ve korkulan olmuştur! Özal'dan önce, Kürtçe kasetler yasaktı. El altından satılan bu kasetlere oldukça yoğun bir ilgi vardı. Özal, bunları serbest bıraktı; sonrasında kimse dönüp bunlara bakmadı bile! Yasak olduğu devirde yok satan bu kasetler, bugün mebzul miktarda olmasına rağmen, alıcı bulamıyor! Özal, dövizi serbest bırakınca, aynı yasakçı zihniyet; Türkiye'nin dövizi bir günde yurt dışına kaçar demişti. Ne oldu? Döviz serbest diye; bir yerlere kaçmadığını, ekonominin kuralları içinde tedavülde kalıp fonksiyonunu icra ettiğini herkes görüyor!