Ülkemiz tamı tamına 24 senedir, fiili olarak PKK terörü ile boğuşmaktadır. Terör normal savaş şekillerinden olmayıp; tek kelime ile savaşın "en alçakça" olanıdır. Savaşın bu şekli, yani terör; tarihin her devrinde olagelmiştir. Terör savaşında muhatabımız (hasmımız) gündüz külahlı- gece silahlı olduğundan; yani sizinle nizami savaş yapmadığından; gücünüz ne olursa olsun (süper güç de olsanız) işiniz çok zordur. Bir kere nizami ordularınızla, savaşı bir yere kadar sürdürebiliyorsunuz. Ayrıca, devletler; hele de demokrasi ile idare ediliyorlarsa; üstelik bizdeki gibi, üstüne üstlük bir de bir kısım medyası sorumsuz yayınla teröre çanak tutarsa işiniz büsbütün zorlaşır. Nizami ordu ile ve böyle bir ordunun nizami (kanunlar çerçevesinde) hareket edip terörle başedebilmesi nerdeyse imkansızdır. Terörle savaş için terörist gibi eğitimli savaşçıya ihtiyaç vardır. Fazla uzağa gitmeyin sevgili okuyucularım. Yalnızca 50-60 senelik demokrasi tarihimizi, sinema şeridi gibi gözlerinizin önünden geçirin; mütemadiyen aynı filmi size tekrar tekrar seyrettirdiklerini görürsünüz. Türkiye'mizde ne zaman, vatanını-milletini seven ve bunların kalkınması için gecesini gündüzüne katan bir iktidar gelmişse; Türklüğün ebedi düşmanları derhal harekete geçer ve ülkmezi kalkınma yolundan alıkoymak için akla hayale gelmedik gaileler açarlar. Püsküllü bela... Terör, bu gailelerin püsküllü belasıdır. Ne yazık ki, bu belayı bize karşı başta bütün komşularımız (vaktiyle Sovyetler, sonraları Rusya, Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs Rum yönetimi, Suriye, Irak, İran) olmak üzere; NATO içerisinde dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler ve AB'nin çoğu ülkeleri desteklemiştir ve elan da desteklemeye devam etmektedir. Bunlardan yalnızca Suriye, kolu kanadı kırıldığı ve hamisi Rusya tarafından terk edildiği için, terör örgütüne yataklık etmekten sıyrılmış ve onun yerini Kuzey Irak'taki Kürt yönetimi almıştır. Malum, Irak'taki Kürt yöneticiler; bir tanesi Talabani olup ABD tarafından Irak Merkezi yönetiminin başına getirilmiştir. Bir diğeri ise, Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin lideri Mesut Barzani'dir. Her iki şahıs da, bütün dünya (!) tarafından eşkıya bilinip, adam yerine konmazlarken; Türkiye'miz bunlara sahip çıkmış, kendilerine TC pasaportu vererek dünya üzerinde dolaşmalarını mümkün kılmıştır. Oysun gözünü... Saddam zulmünden kaçan bir milyona yakın Peşmergeye Türkiye'miz kapılarını açmış ve kendilerini bağrına basmıştı. Sen misin; bunca iyiliği yapan? O halde; "iyilik yaptıklarınızın şerrinden kaçınınız!" söyleminin hakikatine hazır olmalısınız. Diğer bir deyişle; "besle kargayı, oysun gözünü!" Bunların birazcık akılları varsa; kendi yakın tarihlerine şöyle bir baksınlar: Acaba kendilerinin Türk'ten başka gerçek dostları var mıymış? Çünkü, tarih boyunca; Türk'ten başka kimin veya kimlerin dostluklarına güvenip yola çıkmışlarsa, devamlı suretle yarı yolda bırakıldılar. Aldatıldılar. Emperyalist güçler, bunları kendi emelleri doğrultusunda kullandı. Bu kullanım esnasında kendilerine olmayacak şeyleri vadettiler. Kendi emellerini gerçekleştiren bu güçler; işleri biter bitmez Kürtleri sattılar. Bütün bunlara bakıp ibret almadan hâlâ emperyalist güçlerin peşine takılıp gitmelerine ne kadar şaşılırsa azdır! Vicdanlarını emperyalist güçlere satan bu nâdânların gözleri ne denli kör olmuş ve akılları nasıl örtülmüş ki; hayaline kapıldıkları devletlerini kurabilmek için Türkiye gibi, daha düne kadar veli nimetleri olan Türkiye'yi düşman ve hedef seçerek terörist eylemlere girişmektedirler. Not: Yarın bu mühim konuyu yazmaya devam edeceğiz.