Bugün dünyamız terör belasıyla karşı karşıyadır. Ve bu bela, gün geçtikçe yayılma istidadındadır. Eskiden büyük zatlar, ahir zaman alametlerini belirtip, kitaplarında yazarken; emniyetin "güvenliğin" kalkacağı hususunu özellikle vurgulamışlardır. Öyle ki, insan kabristanın yanından geçerken, orada yatmakta olanın yerinde olmayı arzulayacak kadar hayatından bıkmış ve hayat onun için çekilmez olacak! İnsanlık aklını başına devşirmediği ve; "bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!" öz deyişini içine sindirebildiği müddetçe "emniyetsiz" günlere yelken açtı demektir. Binilen bu alametle insanlık hızla kıyamete doğru gitmektedir. Terör en büyük zulüm vasıtasıdır. Çeşitleri malumdur. En kötüsü devlet terörü olup; bir yönetimin kendi halkına veya güdümündeki başka bir millete reva gördüğü "kitlesel" çeşididir. Dünyadaki günümüz terörünün altında yatan gerçek sebep ekonomiktir. Yani, gelir dağılımındaki korkunç adaletsizliktir. Bir yanda semirmekten hastalanan dünyanın en güçlü ekonomilerine sahip zengin ülkeler ve buraların refah içinde yaşayan halkları, diğer yanda ise; susuz, ekmeksiz; aç biilaç ve bundan da önemlisi ümitsiz insan yığınları!.. Nereye kadar? İşte; esas vahşet, nimetin paylaşımındaki bu korkunç uçurumdur. Biri yer, biri bakar; kıyamet o dem kopar diye boşuna söylememişler. Oysa; bugün kendisini güçlü zanneden ve maddi görüntüleri gerçekte öyle olan büyük ekonomilere sahip ülkeler, halleriyle de yetinmeyip; daha, daha demenin gayretindeler! O halde insan sormadan edemiyor: Daha nereye kadar? Kaybedecekleri hiçbirşeyleri kalmayan, bundan da önemlisi hayata küstürülen ve ümitleri bütünüyle köreltilen bunca insan yığınından daha ne bekleniyor? Bunların bir de manevi erozyona uğratıldığını düşünürseniz, karşınıza çıkacakların hal ve tavırlarının ne olabileceğini kestirebilir misiniz? Ayrıca; yokluk işkencesi içinde kıvranan bu insan yığınlarını televizyon ve çeşitli iletişim araçları ile, tüketimin ve vur patlasın çal oynasın dünyasının en azgın ve taşkın yönleriyle tahrik ve teşvik ederseniz; karşınızdaki tüm bu "kedi"lerin her birisini birer "arslan" yapmış olmaz mısınız? Görünen o ki, dünyanın en zenginleri, iştihalarının doyumsuzluğundan olsa gerek; öylesine tehlikeli oyuncaklarla oynamaktadırlar ki; bir gün bizzat kendilerinin de oyuncak durumuna düşeceklerini hesap edememektedirler. İşte; o güne doğru hızla yol almaktayız! Daha önceleri, yani iki kutuplu dünyada kısmen ve zoraki bir denge vardı. "Dünya barışı" maskesi altında da olsa, birbirlerini frenleyebiliyorlardı. Küresel terör Şimdilerde ise, tek kutuplu kalan dünyamızda geçerli olması istenen ABD'nin şu tek sloganı ile karşı karşıyayız: "Ya benimlesin, ya karşımda!" İyi de; gelin, önce şu terörün tarifini birlikte yapalım? Sizlerin tespit edip belirttiğiniz üzere; dünya hızla "küresel terör" bataklığına doğru sürükleniyor. Daha düne kadar mevzii olan terör, ne oldu da bütün dünyayı tehdit eder boyutlara ulaştı? Karşı tedbir olarak yalnızca silahlı mücadaleyi dillendiriyor ve onun gerekleri yerine getiriliyor. Bu durum, kanı kanla temizlemeye çalışmaktan başka ne mana ifade eder ki? Bunun mümkün olmayacağını bile bile neden, hâlâ bu çıkmaz sokakta ısrar ediyorsunuz? Bataklığı kurutmak Sineklerle uğraşacağınıza bataklığı kurutmaya neden bakmıyorsunuz? Ne denli güçlü olursanız olunuz; gücünüzü ayakta tutup taçlandıracak tek olgu adalettir. Terörün de yegane ilacı budur. Zulümle elde edilen başarılar sabun köpüğü misali aldatıcıdır. Esas itibariyle bizzat zalimin sebeb-i felaketidir. Ayrıca; büyüklük vermeyle olur, almayla değil! Şu hususu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamamız lazımdır ki; zenginlerin evlerinde rahat ve huzur içinde oturabilmeleri, fakirlerin de insanca yaşayabilmeleri ile mümkündür. Hırsızın suçu ayrı; biz yalnızca ev sahiplerinin tavır ve davranışlarına ışık tutalım dedik!