Hükümetin hazırlamış olduğu "YÖK" kanunu, Cumhurbaşkanı'ndan döndü. Cumhurbaşkanı, malum Anayasa Mahkemesi eski Başkanı. Yani hukukçu... Köşk'e gönderilen her kanunu kılı kırk yararcasına inceliyor; inceletiyor, buna göre değerlendirip kararını veriyor. Takdir hakkını kullanıyor. Bu kanunda da öyle yaptı. Cumhurbaşkanı'nın gerekçeleri incelendiğinde haklı ve haksız yanları olduğu görülüyor. Haklı; çünkü kanunda göz göre göre maddi hata yapılmış. Mesela; Anayasa'ya göre YÖK'te Genelkurmay Başkanlığı'nın bir temsilcisi bulunuyordu. AB'ye uyum için bu madde değiştirilmişti. Çıkarılan kanunda ise bu durum gözardı edilmişti ki, bu durum düpedüz Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir. Diğer yandan; İmam-Hatiplerin genel liselerle eşit statüye getirilmesinin, öğretim birliği ve laiklik ilkesiyle bağdaşmasını ileri sürmesi ise, tamamen subjektif bir değerlendirmedir ve bu görüşe katılmak mümkün değildir. Zira; Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi; "Bu okullar şimdi mi laikliğe aykırı oldu? Bu okullar, çok partili dönemden beri var. Dün laikliğe aykırı değildiler, bugün niye aykırı oldular?.." "Akla ve bilime dayalı" Ayrıca, Cumhurbaşkanı'nın şu tespit ve gerekçesine de katılabilmenin imkân ve ihtimalı yoktur: "Bir yandan akla ve bilime, öte yandan dinsel öğretiye dayalı öğretim, toplumda ikiliğe yol açar, kaos yaratır." Bu okullar, yarım asırdan fazladır faaliyette olup mezun vermektedir. Ne vakit ve nerede ikiliğe ve kaosa sebep olmuşlardır? Bu durumun mantıki izahı ve ispatı olsa gerektir. İmam-Hatip liselerinde, İslam Dini'nin esaslarını ihtiva eden dersler kısmen okutulur, bunun yanında ise; Cumhurbaşkanı'nın da vurguladığı üzere "akla ve bilime dayalı" tüm müfredat da ayrıca öğretilmektedir. Yani, dini bilgisi olan birinin akla ve bilime dayalı öğrenim göremeyeceği mi söylenmek isteniyor? Bırakın bizim tarihimizdeki ilim adamlarımızı; aydınlanma çağındaki ve bugün, bütün Batı âlemine bakın, gerçek ilim adamlarının tam manasıyla dinî eğitimden geçirildiğini görürsünüz. Yine bizi bırakın; tamamen akla dayalı felsefi ekol kurucularının birçoğunun, Batı'da papaz kökenli olduğunu görürsünüz. Bilginin fazlalığının toplumda ikiliğe ve kaosa yol açabileceğini iddia etmenin akla ve mantığa uygun tarafı olabilir mi? Yine yalnızca Batı'yı düşünün; dindar bir Hıristiyan, fizik, kimya, biyoloji vb. tahsili yapamayacak mı? Hıristiyanlıktaki dogmalar, İslamiyet'tekinden az diyorsanız; İslamiyet'in ne olduğunu ve bilime bakış açısını bilmiyorsunuz demektir! Konu, aceleye getirilmiştir! İslamiyet ki; "İki günü müsavi olan ziyandadır" ve "Hikmet, (ilim) mü'minin yitiğidir; Çin'de de bulsa alır" ve "Rütbelerin en üstünü ilim rütbesidir" diyen bir din, nasıl akla ve bilime karşı olabilir? Demek ki; konu toplumda gereği gibi tartışılmamış ve biraz aceleye getirilmiştir. Bu saatten sonra yapılması gereken; toplumu germek ve Cumhurbaşkanı ile inatlaşmak olmasa gerektir. Nasılsa kanun, önümüzdeki üniversite imtihanlarına yetişmeyecektir. O halde; YÖK kanununu bütünüyle ele almak, tartışmak ve toplumun geniş katmanlarınca konsensüs temin ederek yeniden hazırlamak gerekmektedir...