Üstad Necip Fazıl'ın, halimizi anlatan çok güzel bir tespiti var: '... Biz bugün onların yanında, Süleymaniye Camii'ne bitişik arsız arsız dilini çıkarmış, 'bu kubbeyi babam yaptı ama metelik etmez!' diyen bir gecekondu manzarası arzediyoruz...' Evet; bundan tam 548 sene önce, yine böyle bir Salı sabahı 'fetih' müyesser olmuştu. Fetih ordusu, başındaki kumandan padişahı ile, Peygamberler Peygamberinin müjdesine nail olmanın şükrü içinde, alınlarını secdeye mıhlamış; Allah'a layık kul olabilmenin cehd ve gayreti içinde idiler. Fatih Sultan Mehmed Han'ın, fetihten sonra, İstanbul'da yaşamakta olan gayr-i müslim ahaliye verdiği ve tanığı haklar, İslamiyet'te fethin ne manaya geldiğini anlatmaya kafidir. İslamiyet'te fetih, asla bir işgal ve kuru bir cihangirlik davası değildir. Eski devirlerde Peygamberlere verilen, Allah'ın dinini insanlara tebliğ görevi; son ve en mükemmel din olan İslamiyet'le birlikte, bu dinin mensuplarına da verilmişti. Müslümanlar, dinlerini, insanlara duyurmak ve tebliğ etmekle görevlidir. Tebliğ, en güzel şekilde duyurmaktan ibarettir. Asla; baskı dayatma ve zorlama değildir. Zira, dinde zorlama olmayacağı, Kur'an'ın açık ve kesin emridir. Tarihimizden kopunca tuhaf bir millet olduk! Ne Doğu'lu kalabilen ve ne de Batı'lı olabilen, bundan da önemlisi, tarihine düşman kesilen; fetihleri işgal ve barbarlık olarak niteleyen, ne idüğü belirsiz, bulamaç bir yığın halini aldık! Dünya üzerinde, gelmiş geçmiş bütün insan cemiyetlerinde; tarihine düşman ve babasına söven, bizdeki bu bulamaç insan müsveddelerinden başka bir insan türü gösterilemez. Dünü ile barışık olmayan milletlerin yarınları olabilir mi? İstediğin kadar inkar et, beğenme, alay et ve söv ama; unutma ki, sen o babanın oğlusun! Tarihi iyi tetkik edenler ve devrinin sosyolojik şartlarını, tarafsız bir gözlemle değerlendirenler, şu hususu katiyetle biliyorlar ki: bizim ecdadımızın hoşgörüsüne, hak ve hukuka riayetine, bugün bile insanlık ulaşabilmiş değildir. Neden çekiniyoruz, bilmiyorum! İstesek de istemesek de bu, bizim tarihimiz. Ama, tarihi çarpıtarak verirseniz; hakikatleri tersyüz ederseniz, o başka! Bu hal, güneşi balçıkla sıvamak olur ki, yalancının mumu yatsıya kadar yanar! Cihan devletimiz Osmanlı'dan neden ürküyoruz? Genç Cumhuriyetimizi kuranlar, başta M. Kemal Atatürk olmak üzere, bunların hepsi de Osmanlı değiller miydi? Bizler; Osmanlı'nın devamı değil miyiz? Maalesef, değiliz deyip de gökten zembille indiğini zannedenler var! İstanbul'un üzerinde yaşayıp da, İstanbul'u bize emanet edenlere hıyanet içinde olanlar; güneşe evet ama, ışığına hayır diyecek kadar gözleri ve kalpleri kararmış kişilerdir. Ruhları pörsüyenler fetih ruhundan ne anlar? Nanköre nimetin kıymetini anlatamadığın gibi, köre gerçeği gösteremez; sağıra da hak sözü işittiremezsin! Fethin kelime manası, 'açmak'tır. Gözü ve gönlü açık olanların fethi kutlu olsun!