Türk dünyası liderini arıyor!

A -
A +

AK Parti Genel Başkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'la birlikte Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan devletlerini kapsayan geziye iştirak ettim. Ata yurdunda ne kadar hüzünlendiğimi anlatamam! Zira; Özal'ın vefatından hemen sonra da bu yerlere gelmiş ve o gün bugün; Ana yurtla Türk Cumhuriyetleri arasında taş üstüne taş konmadığını, münasebetlerin adeta dondurulmuş olduğunu üzülerek gördüm. Bu durumu, gittiğimiz her üç ülkenin devlet başkanları da ayrı ayrı ifade etti ve Türkiye'den uzanacak kardeşlik elini hasretle beklediklerini dile getirdiler. Bu nasıl kardeşlik ki, Kazakistan dışındaki bütün Türk Cumhuriyetlerine ancak vize ile gidilebiliyor. Özbekistan ve Türkmenistan ise, Türk kardeşlerine vize vermediği gibi, onların ülkelerine gelmelerini de istemiyor! Son 10 yıl içinde bu yörelere gidebilen hiçbir müteşebbisimiz bulunmamaktadır. Mevcut Türk müteşebbislerinin hemen hepsi 10 sene önce oralara gelmiş olanlar.. Bunlardan, ikili münasebetlerini kurabilen ve işlerinde başarılı olabilenler kalmış diğerleri ise, tutunamayarak ülkelerinin yollarını boylamışlar! Biliyorsunuz; birkaç ay önce Türkmenistan devlet başkanı Sapar Murat Türkmenbaşı'na bir suikast düzenlenmişti. Suikastı düzenleyenler, Türkmenistan'ın Meclis eski başkanıyla, dışişleri eski bakanıydı. Fakat; suikaste iştirak edenler arasında, ABD'li, Rus ve Türkmenlerin yanı sıra 6 tane de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı vardı! Zaten düzgün gitmeyen münasebetler, bu olaydan sonra daha da bozuldu. Oradaki Türklerin üzerine tam bir baskı ve yıldırma politikaları uygulanmaya başlandı. Türklerin oturdukları evlere her gece polis ve askerler baskın düzenlemekte; gözlerine kestirdiklerini sorgusuz sualsiz sınır dışı etmekteler. Dikkat ederseniz, benzer suikast girişimleri Azerbaycan ve Özbekistan'da da olmuş; burada olduğu gibi fatura yine Türklere çıkartılmıştı! Bütün bunlardan anlaşılan, birilerinin kardeşler arasında çok kötü oyunları tezgahlayıp oynamakta olduğudur. Bunların kimler ve hangi güçler olduğu bilinmektedir. Bunları bilmek için de müneccim olmaya gerek yoktur. Kim Türkleri bertaraf edip oraya yerleşiyorsa odur! Küreselleşmeye doğru hızla giden; neredeyse sınırların kalkmakta olduğu dünyamızda, bizimle Orta-Asya Türk Cumhuriyetleri arasında duvarlar örülüyorsa, örülebiliyorsa, burada durmak ve derin derin düşünmek gerekmiyor mu? Bu devletlerin sahip oldukları zenginlikler malum. Bütün dünyanın iştahını kabartıyor! Bunlardan her birisi ayrı ayrı bize kucak açıyor ve; 'biz bir millet iki devletiz' diyorlar. Ellerinden tutmamızı istiyorlar. Malum; bunlar komünizmden daha dün çıktı. Devlet ve demokrasi tecrübeleri yok. Her şeyden önce, güvenliklerini temin edebilecek ordu ve kolluk kuvvetlerinden yoksunlar! 70 senelik komünizm rejimi üzerlerinden silindir gibi geçmiş. Ne din bırakmış ne iman! Bunların kendi öz kaynaklarına ve zenginliklerine sahip olabilmeleri için, evvel emirde kendi içlerinde güçlü ve donanımlı olmaları gerekiyor. Bunun için de, bunlara birisinin ağabeylik yapması lazım. Onlar, bu ağabeyin Türkiye olması gerektiğini biliyor ve bunu dillendiriyorlar. Özal'dan sonra unutulmuş olduklarını hayıflanarak söylüyorlar ve; gözlerini Türkiye'ye dikerek yeni bir lider bekliyorlar. 3 Kasım seçimlerinde, Türkiye'de tek partinin iktidara gelişini ve siyasi istikrarın temin edilmiş olmasını sevinçle karşılıyorlar. Artık, muhatabımız var diyerek, Tayyip Erdoğan'ın başbakan olmasını dört gözle bekliyorlar! Özlemle bekledikleri bu durumu Tayyip Erdoğan'ın yüzüne karşı söylüyorlar ve; ondan Türk dünyasının 'Ertuğrul Gazi'si olmasını diliyorlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.