Türkiye G-8 zirvesinde

A -
A +

G-8'ler malum; dünyanın en gelişmiş ülkeleri; ABD, Fransa, Almanya, Japonya, Kanada, İtalya, İngiltere ve Rusya... Bunların, ABD'nin Georgia eyaletindeki toplantısına Türkiye de çağırıldı. Türkiye, ilk kez iştirak ettiği bu toplantıya, bizzat ABD Başkanı Bush tarafından "demokratik ortak" sıfatıyla davet edildi. Toplantıya ayrıca; Irak, Ürdün, Cezayir, Bahreyn ve Yemen liderleri de katılıyor. Zirvenin en önemli gündem maddesi, başta Irak olmak üzere Orta Doğu'dur. Zaten adı da bu yüzden, Geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Girişimi oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan; "... Bu bağlamda, G-8, AB, Türkiye ve bölgesel ortaklar arasındaki iş birliğinin geliştirilmesine çalışılacak. Orta Doğu'da olumlu bir değişim yönündeki çabaların desteklenmesi, Türkiye'nin de paylaştığı bir hedeftir... Arzu edilen hedef, bizim Orta Doğu vizyonumuza uyumludur. Amaç, daha demokratik, daha müreffeh ve barış içinde yaşayan istikrarlı bir Orta Doğu'dur..." diyerek; bölgede en büyük güç ve istikrar unsuru olan Türkiye'nin yaklaşımını ortaya koydu. Masaya yatırılacak konu belli!.. Toplantının adından da anlaşılacağı üzere; masaya yatırılacak olan konu; bir baştan öbür başa İslam coğrafyasıdır. Bilindiği üzere bu coğrafyada demokrasi ile idare edilen Türkiye'den başka ülke yoktur. Her türlü zulüm, baskı, şiddet ve adaletsizliğin kol gezdiği bu bölge, daha düne kadar yalnızca bir sömürü alanıydı. Bu coğrafyanın yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürmekte olan Batılı emperyalist güçler ile, kendi halklarını yokluğa itip, tüm zenginliklerini yabancılara peşkeş çeken "zorba" yöneticiler, bu denli bir 'kurt taksimi'nden memnundular! Memnun olmayan yalnızca, ezilmekte ve sömürülmekte olan geniş halk kesimleri idi. Şayet mahut 11 Eylül terörist baskını olmasaydı; başta ABD olmak üzere hiçbiri Batılı gücün aklına Orta Doğu ve Kuzey Afrika yani bahse konu İslam coğrafyası gelmeyecekti! Zira, alan memnun satan memnundu! Zulmün payidar olmayacağı ve ilanihaye sürmeyeceği belli idi. Hemen her şey en ince yerinden zulümse en kalın yerinden kopar! Nitekim, envai çeşit zulmün hüküm sürdüğü bu coğrafya terör bataklığı olarak dünyanın uykularını kaçırmakta gecikmedi. Vaktiyle Batılıların meydana getirip kullandıkları bu terör örgütleri, bizzat kendilerini tehdide yönelince, "bu beladan nasıl kurtulabiliriz?" diye formül aramaya başladılar. Bulunan formül açık ama, bunun nasıl yapılacağı tartışmalı idi. İslam coğrafyasında gelişen terörü izole etmenin veya kontrol altında tutabilmenin tek yolu buradaki ülkeleri demokratikleştirmekten geçmekteydi. Bu, nasıl yapılabilecekti? Dış baskıyla, savaşla mı, yoksa içerideki dinamikleri harekete geçirmek suretiyle mi? Kan döküldüğü müddetçe!.. ABD'nin Irak'ta denediği dış baskı, yani savaş yönteminin tutmadığı, tutmayacağı ortada! Ayrıca; Filistin'de İsrail'in tatbik mevkii-ne koyduğu "Devlet terörü" de ortada! Çok açık ifadesiyle; İslam ülkeleri merkezli terörün üzerine adeta benzinle gidilmiş; tutuşursa bu ateşle bütün dünya tehdit edilir hale gelmiştir. Kanaatimizce evvel emirde bu ateşin söndürülmesi, yani başta Irak ve Filistin olmak üzere bölgede silahların susturulması lâzımdır. Irak'ta, Filistin'de veya bölgenin herhangi bir yerinde mevcut zulümler sürdürüldüğü ve masum insanların kanları döküldüğü müddetçe korkulan terör, daha korkunç olmaya ve korkutmaya devam edecektir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.