Türkiye köşeye sıkıştırılıyor

A -
A +

Türkiye tarihinin en netameli günlerini yaşıyor. Sovyet İmparatorluğunun yıkılışından sonra, dünyadaki güç dengeleri derinden sarsılmıştı. Bilindiği gibi, dünyanın parselasyonu, büyük savaşlardan sonra; galip güçlerin kendi aralarındaki anlaşmalar doğrultusunda gerçekleşiyordu. Geçen asrın içinde meydana gelen iki büyük savaş sonucunda, dünyanın; özellikle stratejik bölgeleri, galip güçlere aslan payı olarak verilmiş; yenik devletler ise, bir asır boyunca, bu güç odaklarının taşeronluğunu yapmıştır. Mesela; Osmanlı coğrafyasındaki Orta-Doğu petrolleri kuyu kuyu cetvelle taksim edilerek, sözde oralarda yaşayan Araplara bırakılmış, gerçekte ise Araplara bu kuyuların, ağa-babaları adına bekçiliği yaptırılmıştır! Artık, tek kutuplu kalan dünyanın yeniden şekillenmesi ve parselasyonu söz konusudur. Şimdiye kadar, savaşla olan bu hal, bundan böyle savaşsız gerçekleşebilecek mi? Yegane süper güç kalan ABD, kabına sığmıyor ve özellikle 11 Eylül terörist baskınından sonra; bu işin gerekirse savaşla olacağını haykırıyor! Hedef yine aynı; PETROL ve onu taşıyacak boru hatlarının geçtiği yerlerin güvenliği! Üsame bin Ladin, Taliban, Saddam ve ABD'nin diline doladığı ülkeler ve liderleri yalnızca bahanedir. Yani, Saddam'ın kendisi veya rejimi değildir. Nitekim, aynı bölgede Saddam'dan ve rejiminden beter lider ve rejimler kol gezmektedir. O halde hedef; dünyanın 2. büyük petrol rezervleri, yani Irak petrolleridir. Bir Irak yetkilisinin haklı olarak belirttiği gibi; ABD'nin Irak'a askeri müdahalesi, Irak'tan önce Türkiye'yi bölmeye matuftur! ABD, kendi narına Türkiye'yi yakmak istemektedir! Askeri güç olarak ABD'ye kafa tutabilecek dünyada tek bir ülke kalmıştır; o da Çin'dir. Ne Rusya, ne AB ülkeleri, ne Japonya ve ne de dünyanın diğer ülkelerinin böyle bir güç ve imkanları vardır. Diğer bir deyişle ABD, köpeksiz bulduğu yeni dünyada değneksiz (veya değnekli!) dolaşmak istemektedir! Onun içindir ki, ABD ne yapıp edip; Orta-Asya, Kafkaslar ve Orta-Doğu coğrafyasını kendi kontrolüne almak istemektedir. Şimdiye kadar ABD'nin her hareketinde yanında yer alan İngiltere'nin, direttiği ve kendi nüfuz sahalarını kaptırmak istemediği gözlenmektedir. İngiltere, belli ki, hem nüfuz sahalarını kaybetmek istemiyor ve hem de yeni yerlerden pay istiyor. ABD ile İngiltere, dünyanın yeni stratejik bölgelerinin paylaşımında anlaşabilirlerse, dünyayı çok kötü günler bekliyor! ABD, bulduğu bu rakipsiz ortamdan olabildiğince faydalanmak istiyor. Çin diretir ve neticede bir nükleer savaş olursa; dünyanın sonu geldi demektir. Her hal ve şartta atlar tepişirken, olan katırlara olacaktır! Bu netameli coğrafyada bulunan Türkiye, tercihini ne tamamen ABD'den yana ve ne de AB'den yana koyabilir! Türkiye'nin iki arada bir derede sıkıştığını gören AB ve ABD endeksli IMF ve Dünya Bankası dayattıkça dayatıyor! Bu dayatmalar kimilerine göre Sevr, kimilerine göre ise, kurtuluş!.. Birbirine 180 derece zıt bu iki görüşün ortası yok mudur? Bunu da yarınki yazımızda açıklamaya çalışacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.