Türkiye oldurulmaz ve öldürülmez

İçeride ve dışarıda Türk'ün (Türk'ten kasıt, Cihan Devletimizin, ardında bıraktığı tüm topluluklardır. Bu kavram, asla ırkî manada düşünülmemelidir!) yükselmesinden ürken ve bu yüzden uykuları kaçan uslanmaz düşmanının "Türk"e biçmiş olduğu kefeni onu ne oldurmak ve ne de öldürmektir! Oldurmamak istemelerinin sebebi; Türk'ün yeniden, eski haşmetli ve mehabetli günlerine dönmesidir. Batılılar, her şeyi ihmal ettiler ama bir şeyi asla!.. O da, İslamiyet'e, Müslümanlara ve özellikle Türklere karşı yalan ve iftira ile yürüttükleri kampanyayı, okullarında sistemli bir şekilde âdeta bir maden gibi işlediler. El an da işlemekteler. Asırlar boyu Türkleri, çocuklarına "öcü" olarak tanıttılar. İnsan, bilmediğinin düşmanıdır; onlar da bilmeden Türk'e düşman oldular. Daha yeni yeni bizleri tanıdıkça, hayal kırıklığına uğruyorlar ve bizleri sevmeye başlıyorlar. Bizi bilip tanıyabilseler; tıpkı ataları gibi, Türk'ü, kendi yöneticilerine can-ü gönülden tercih ederler ama!.. Öldürülmemize de göz yumamazlar. Zira, üzerinde yaşadığımız topraklar (jeo-stratejik ve jeo-politik) olarak paylaşılamayan bir coğrafyadır. Bu, çok netameli coğrafyanın paylaşılamayacağını, geçen asırda meydana gelen her iki büyük savaşta da gördük. Üstelik, birinci büyük savaşta Cihan Devletimiz, yakılıp, yıkılıp, tarumar edildikten sonra bile, işgal edilmesine rağmen, bu durum sürdürülememiş ve bu topraklar; müstevliler tarafından parsellenememiştir! Bu coğrafyada devlet olarak tutunabilmek ve varlığını sürdürebilmek için, mutlaka güçlü olmak zorundasınız. Bu güçlülük sizi kendi başınıza bırakmaz. İster istemez, bölgeye ve hatta dünyaya tesir edersiniz. Bu durum, bu coğrafyanın kaderidir. Bundan dolayıdır ki, bu coğrafyada Türk olmadan barışın gerçekleşmesi âdeta imkânsızdır. Bakınız; bizden sonra bölgeye kimler gelmedi? Başta İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar... Şimdilerde ise, Amerikalılar... Bunlardan hangisi barışı tesis edebildi?..