Zaten netameli bir coğrafyada bulunuyoruz; bu da yetmemiş gibi, dünyanın bütün güçlerinin kirli elleri bölgemizi karıştırmakla meşgul. BM'nin Güvenlik Konseyi'nin kararları, 'kurt taksimi'ni sergiliyor. Hak ve adaletin yırtıcı hayvanların inlerine çekildiği bu demde, bütün güçler; ne koparabilirimin peşinde! Türkiye'miz 30 senedir terörle boğuşuyor. Böylesine hayati bir konumuz karşısında dost ve müttefik bildiğimiz ülkelerin tavrı ise, tavşana kaç, tazıya tut demekten ibaret bile değil. Zira çoğu zaman, terör örgütünün yanında yer alarak, ona her türlü desteği vermekten çekinmiyorlar. Malum; terör örgütü, ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra gelip Kuzey Irak'a yerleşti. Kuzey Irak'taki Kürt oluşum, bizzat ABD'nin destek, himaye ve teşvikiyle vücut buldu. Ve, yine onun desteğiyle hayatiyetini sürdürüyor. ABD, Irak'tan çekilirken; idari sistemi ve idarecileri kendine göre belirledi. Yani, Irak'ta ABD'nin bedeni yok ama; tüm hücrelerinde ruhu dolaşıyor! Bu yönüyle ABD, İngiltere'yi ve diğer Batılı sömürgeci güçleri taklit etmektedir. Onlar da işgal ettikleri ülkelerden çekilirken (!) sistemlerini ve adamlarını öylesine yerleştirirlerdi ki, o yerler bir daha kolay kolay iflah olmazdı! Nitekim olmadı da. Türkiye, Irak sınırıyla boğuşurken, iç karışıklıktan dolayı bir de Suriye sınırı; aynı şekilde terör örgütüne yataklık etmeye başladı. Üstüne üstlük; Türkiye ile siyasi münasebeti kesen Suriye de terörü resmen ve alenen desteklemeye ve üzerimize salmaya başladı. Kendi düşmanı olunca; Bin Ladini'i saklandığı inde bulup etkisiz hale getiren ABD, söz konusu Türkiye olduğunda elini hiçbir zaman taşın altına koymadı ve dost ve müttefike yakışmayacak tarzda uzaktan seyretti. Seyretmekle kalsa iyi; terör örgütüne yapılan her türlü yardıma göz yummanın yanında, çoğu zaman da yardımcı oldu. Hem Irak'taki merkezî yönetime ve hem de Kuzeydeki Kürt yönetimine derin nüfuzu olan ABD'nin gözetimi ve denetimi olmadan Irak topraklarında kuş bile uçamaz!.. Hal böyle iken; ABD'nin bu vurdumduymaz tavrını dostlukla bağdaştırabilmenin imkân ve ihtimali var mıdır? Malum; Kandil Dağı'nda ne un ve ne de silah fabrikaları mevcut! Oraya getirtilen onca lojistik, silah ve mühimmat; gökten inmediğine göre; ya merkezî Irak yönetiminin, ya da Kuzey Irak Kürt Yönetiminin himayesinde bu alışverişler olmaktadır. Bu, her iki yönetim de ABD'nin himayesinde olduğuna göre!!!