Türkiye'nin meselesi...

A -
A +

Türkiye, sorunları çok olan bir ülke ve idaresi gerçekten zor! Gelip geçen bütün iktidarlar boyunca, idarede tam bir keyfilik hüküm sürmüş; bir elin parmaklarını aşmayacak sayıdaki insanların dışındakilerde, idare, gününü gün etme olarak anlaşılmış; sorunların tespit, tayin ve çözümünde en ufak bir gayret sarfedilmemiştir. Her geçen gün, sorunlar, kartopu misali daha da büyümüş; çığ halini almış ve başta idareciler olmak üzere bütün bir millet, bu sorunların altında ezilmiş, tükenmiş ve bitmiştir! Şimdiye kadar, çeşitli iktidarlar marifetiyle takip edilen politikalara bakınız; hemen hepsi günü kurtarmanın telaşından öteye gidememiştir. Tabii, bugünü kurtarmak faaliyeti, devamlı olarak yarınları feda etmek şeklinde tecelli ede gelmiştir. Her ülkenin olduğu gibi, Türkiye'nin de iki ana meselesi var: İnsan ve sistem... Bunlardan birisi, diğerine feda edilmeksizin, birlikte mütalaa edilmeleri gereken, birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Şimdi, bakınız; bütün dünyada insana rağmen oluşturulan sistemlerde, insanın mutluluğu söz konusu değildir. Burada insanlar, sisteme zorla entegre edilmeye çalışılmış ve bunda muvaffak olunamamıştır. Komünist sistemler bunun tipik örnekleridir. Bunun mukabili olarak, dünyada, özellikle Batı'da cari sistem; insan hak ve hürriyetlerine dayalı, liberal denilen serbest piyasa ekonomisidir. Biz, Türkiye ve Türk insanı olarak; Batı'daki sistemi benimsediğimizi iddia ve ilan etmemize rağmen; şayet, şu AB ve ona olan üyeliğimiz söz konusu ve de; onların üyelik için aradıkları ve dayattıkları şartları olmasa idi, ne demokrasiden, ne insan hak ve hürriyetlerinden ve ne de serbest piyasa ekonomisinden haberimiz olacaktı! Ancak kendimizi aldatmaya yarayan ve kendimize özgü bir demokrasi ile sürünüp gidecektik! Rahmetli Özal'la birlikte biraz gözümüz açıldı ve süründüğümüzün farkında olduk! Burada bir durum tespiti yapalım ve nasıl süründüğümüzü biraz açıklayalım. Sürünmekten kasıt; bu ülkenin seneler senesi; yolsuzluğa, hırsızlığa, arsızlığa, adam kayırmacılığa, rüşvete, süiistimale, devlet imkanlarını yandaşlarına peşkeş çekmeye, ahlaksızlığa ve pahalılığa gırtlağa kadar boğulmuş olduğu keyfiyetidir. Sistemin bizatihi kendisi bütün bu olumsuzlukları üretirken, başı boş bıraktığımız insanımız da bütün bu hallere teşnedir! Yani, kel başa şimşir tarak! TESEV'in yaptığı 'yolsuzluk araştırması' geçen hafta açıklandı. Buna göre: Trafik polisleri ile karşılaşan vatandaşın yüzde 53'ü, gümrüklerde işi olan vatandaşın yüzde 49'u, trafik dışı polisle karşılaşan vatandaşın yüzde 33'ü, devlet hastanelerine giden vatandaşın yüzde 63'ü, tapu dairelerine giden vatandaşın yüzde 63'ü, belediyelere işi düşen vatandaşın yüzde 23'ü.. ancak rüşvet vererek işini halledebiliyor! Görüldüğü gibi, sistemle beraber toplum da çürümüş; hatta kokuşmuş! Düzelir mi; bize kalsa asla ama, bir de gidip şu AB'ye soralım mı, ne dersiniz?!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.