Küfrün en karanlık devrinde; Üstad'ın yazıp sahneye konan ve Muhsin Ertuğrul tarafından oynanan "Bir Adam Yaratmak" adlı piyesinde Hüsrev (başrol oyuncu-kendisi); Allah'ı, ruhu ve ahireti inkâr edenlere; kendi tabiriyle: "Siz hayat süren leşler! Sizi kim diriltecek?!." dercesine şöyle sesleniyordu: "Allah'ım ben yok olamam! Her şey olurum, yok olamam! Nokta nokta lekelere dönebilirim. Tütün gibi kurutulabilir, ince ince kıyılır, bir çubuğa doldurulur, içirilir, havaya savrulabilirim. Fakat yok olamam! Mademki, bu kadar korkuyorum, yok olamam! Eczane camekanlarında, ispirto dolu bir kavanoz içinde, düşürülmüş bir çocuk ölüsü gibi, yumruk kadar bir et parçasına inebilir, bir şişeye hapsedilebilirim. Fakat şişenin camından yine dışarıyı seyreder, önümden geçenleri görür, bilir ve duyar, kendimi ve Allah'ı düşünebilirim. Razı değilim Allah'ım! Yok olmaya, kalmamaya, gelmemiş olmaya, mevcut olmamaya razı değilim! Bu dünyada bırakamayacağım hiçbir şey yok. Ne deniz, ne ağaç, ne şehir, ne ev, ne kadın, ne de ben. Bu kalıbım, bu zarfım, bu kafesimle ben. Onların hepsini bırakabilirim. Fakat şuurumu, bilmek duymak, var olmak şuurumu bırakamam..." Zulmetin-karanlığın kol gezdiği, mürtedlerin cirit attığı, imansızlığın alkışlandığı, 'çukur' insanların yaşadığı o uğursuz zamanda ve mekanda dava adamı olmak; cemiyet meydanında dikilip mücadele bayrağını açmakla ve davası uğrunda gözünü budaktan esirgememekle mümkündü. Yani kefen giyilmeden; daha açık ifadesiyle ölmeden evvel ölmeden olmazdı! Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin teveccüh ve manevi nazarları ile buhranını yendi ve Hakk'a teslim oldu. Hazret-i Hamza misali küfrün karşısına dikildi ve düşmana korku saldı. Şöhreti elinin tersiyle iterek 'çile'ye talip oldu ve; "Kaçır beni ahenk, al beni birlik;/Artık barınamam gölge varlıkta./Ver cüceye onun olsun şairlik,/Şimdi gözüm büyük sanatkârlıkta" Diyerek, ötelerin ötesine, namütenahi ötelerin namütenahi ötesine talip oldu. En sonunda, herkes gibi o da öldü; ama bakın nasıl: "O visal, can sendeyken canını etmek feda;/Elveda toprak, güneş, anne ve yar elveda!" ... "Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum;/Ölen ölüyor, bense ölümü yaşıyorum!" ... 'Geliyorum! Tülbent içinde çenem; Eski kütükte senem; Geliyorum! Çeliyorum! Ey nefs, keyfince dayat! Bir çelmelik bu hayat! Çeliyorum! ...Kapımı, buyursun diye o melek; Aralıyorum!' Sevdiklerinle berabersin, ne mutlu! Cennet nimetleri sana afiyet olsun aziz Üstad'ım!