Vefat ettiğinde, Adliye kayıtlarında 'borçlu' gittiği yazıyor! Yani, yatmadığı mahkûmiyeti vardı. Ancak, kimin borçlu, kimin alacaklı olduğu, 'Mahkeme-i Kübra'da belli olacak!
Necip Fazıl, iki yüz senedir tahrip edilen; cemiyetin ruh köklerini tamire memurdu! Seyyid Abdülhakîm Arvasî hazretlerinin, hançeresini 'kutsal nefes'le bezediği Necip Fazıl; bu memuriyetle şiirler yazıyor, dergi çıkararak makaleler yazıyor ve vatanın dört bir köşesine koşarak seri konferanslar veriyordu. Dergisi kapatılıp yasaklanıyor ve kendisi zindana atılıyor; yetmiyor ikinci kez askere alınıyordu!
O devir, imanla insanlar arasında 'cumudiye' bir buz dağı vardı. Necip Fazıl ve bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki o devrin kahramanları, nefesleriyle o buz dağını erittiler. Küfür ve irtidat bulutları ufku tutmuştu. Susuzluktan ciğerleri paralanan bir avuç Müslüman, iman ve İslam'ı haykıran Büyük Doğu'nun kapısında, sabırsızlıkla derginin çıkışını bekliyor ve; 'ver bir Büyük Doğu!' diyerek alıyor ve bir solukta okuyordu!
Zamanın sahibi, silsile-i zeheb'in en son halkası, Seyyid Abdülhakîm Arvasî, bir yandan; sessiz ve derinden, kendinden sonraki zamanın bir tanesini tıpkı bir istiridye gibi bağrında saklayarak ve; sevda haberini devamlı telkin ederek istikbale hazırlıyor; diğer yandan da Necip Fazıl gibi bir üstün sanatkârı, bütün haşmetiyle; debdebe ve şaşaa ile meydan yerine salıyordu!
Sessizce dönen birinci pervanenin hâli, Nakşilerin 'gizli zikri'ne, meydan muharebesinde yankılanan top sesleri de, Kadirilerin 'aşikâr zikri'ne benziyor ve her ikisi de, yalnızca Allah'a çıkıyordu!
Bir ömür boyu yırtındılar, paralandılar ve zindanlarda süründüler ve neticede; arzu ettikleri idael neslin maya tuttuğunu ve filizlendiğini, sağlıklarında görüp; 'başlarını secdeye mıhlayıp, bir ömür Allah'a hamd etme makamına' eriştiler!
Necip Fazıl vefat ettiğinde, Adliye kayıtlarında 'borçlu' gittiği yazıyor! Yani, yatmadığı mahkûmiyeti vardı. Ancak, kimin borçlu, kimin alacaklı olduğu, yarın 'Mahkeme-i Kübra'da belli olacak!
Üstad Necip Fazıl'dan beslenen nesiller; 'üstün dava'nın şaşmaz bekçileri olarak bugün; gürül gürül akan ırmakların başlarını tutmaktalar! Cumhurbaşkanından, sokaktaki en sade vatandaşa kadar herkesin üzerinde hakları olan bu büyük zatlar, asla unutulmamalı ve kendilerine dualar ve Fatihalar gönderilmelidir.
20. asır ki, asırların en karanlık olanıdır; onun çilesini çekenlerin eserleri mutlaka okunmalıdır. Necip Fazıl'ı okumayan ve tanımayan genç, kaç fakülte bitirirse bitirsin noksandır. Onlar, onca zorlukları, baskı ve dayatmaları; envai çeşit zulümleri çekerek yazdılar. Bizse, hiçbir zorluk çekmeden yalnızca okumuyorsak; bize yazıklar olsun!
"Ey genç adam, bu düstur sana emanet olsun:
Ötelerden habersiz nizama lanet olsun!.."