Belli ki, içeride ve dışarıda birileri, demokrasiyi; insan hak ve hürriyetlerini aziz milletimize çok görüyor; insanca idareye layık görmüyor. Millete yapılabilecek en büyük ihaneti, dışarının desteğiyle 1960 darbesiyle gerçekleştirdik. Halbuki, demokrasi tecrübemizin üzerinden henüz on yıl geçmişti. Yani demokrasimiz, emekleme devresindeydi. Bu fidan, doğar doğmaz doğrandı. Halkın idaresini, halkın seçtiklerinin (Meclis ve Hükümet) elinden almak için, evlere şenlik bir anayasa yaptılar. Böylece, Meclis'in ve gelebilecek her türlü hükümetin yetkilerini ellerinden almış oldular. Kelimenin tam anlamıyla 'vesayet rejimi' ihdas ettiler. Artık, bundan böyle; davul, hükümetlerin ve Meclislerin boynunda, tokmak ise vesayeti ellerinde bulunduranlarda olacaktı. Nitekim öyle de oldu ve elan da olmaya devam etmektedir. Çünkü, bu anayasayı takip eden 1982 anayasası ile bu durum daha da perçinleşmiştir. Bu kapan, milletten (demokrasiden) ümidini kesenlerin millete karşı oluşturdukları bir oyundur. Bunun temelinde de belirttiğimiz gibi, millete güvensizlik vardır. Onlara göre milletimiz, demokrasi yani, kendini idare etme açısından henüz rüştünü ispat etmiş değildir. Dolayısıyla vesayetle idare edilmelidir. Siyaset, blok halinde, bu olumsuz tabloyla mücadele edebilirdi. Ancak, bu olumsuz tablonun baş aktörü siyaset olunca (CHP), işin zorluğu ortadadır! CHP'nin samimiyetsizliğine bakın ki; bir yandan demokrasi havarisi kesilerek 12 Eylül darbesini yapanları yargılamak için Anayasanın geçici maddesini değiştirmeye çağrı yapıyor. Diğer yandan ise, tamamen 12 Eylül ürünü olan ve tamamen anti demokratik bir görünüm arz eden Anayasasının değiştirilmesine, asla ve kat'a yanaşmamaktadır. Neden? Çünkü vesayetle idare, onların da işine geliyor. Böylece, muhalefette iken bile iktidarlarını yürütebiliyorlar! Zira, vaktiyle demokratik olması gereken cumhuriyeti, bürokratik cumhuriyet haline getirip, millete dayatan zihniyete sahiptirler. Bunu da 1960 darbesiyle ve hemen ardından oluşturdukları anayasa ile tescillettirdiler.