Biz, memuru ve memuriyeti pek yanlış anlayıp, garip bir uygulama sergiledik. Memur, manası itibariyle, her şeyden önce; hangi kademede olursa olsun, emre amade kişi demektir. Bizde ise, en ufak memur bile, masanın öbür tarafına geçince; değişip tuhaflaşıyor ve kendini memurdan ziyade amir görmeye başlıyor. Demokrasilerde, hemen her müessesedeki ve her kademedeki memur, millete hizmet için vardır. Bunun için maaş almaktadır. Dolayısıyla millet, memurun veliyi nimetidir. Gerçek amir millettir. Bir yere memur oluncaya kadar kuzu olan bu milletin evlatları, memur olmalarıyla birlikte derhal canavarlaşıyor! Babasından bile intikam alıyor! Hele, memuriyeti amirlik pozisyonunda ise, yanına bile yaklaşılmaz oluyor! Devlet ve millet hayatımızın temelindeki bu yanlışlık bir türlü giderilemedi. Gerçek demokrasilerde amir millet iken, bizde millet, hemen her devlet dairesinde ve her kademedeki memur önünde sürü muamelesine tabi tutuluyor. İşte, devleti yeniden yapılandıralım derken; evvel emirde bu sakil anlayışın değiştirilmesi lazımdır. Millet, layık olduğu yere çıkarılmadan bu ülkeye demokrasi gelmez. Bir SSK veya devlet hastanesi düşünün; orada başhekimin yapamadığı idari tasarrufu, bir hademe pekala yapabilmektedir! Ve bizim resmi hastanelerimizdeki hademeler, doktorlarla aynı önlükleri giymelerinden mi nedir, forsları ve etki alanları doktorlarınkinden fazladır! Bir ülkenin hastanedeki hademesi bu ise, varın siz, elinde silahı olan polisteki afra-tafrayı ve millete olan yaklaşımı tasavvur edin! Trafik denetimi adı altında millete yapılan eziyetlere her gün şahit oluyoruz. Burada dikkat ederseniz, masum vatandaşlar cezalandırılıyor! Suçlu, bir yolunu bulup işini hallediyor. Suçsuzların çektikleri çile yanlarına kâr kalıyor! Millet, devlet dairelerindeki varlığını, ancak rüşvetle koruyabiliyor! En basit bir işlem olan, dosyanın bu masadan yandaki masaya gidişi bile rüşvetle olabiliyor. Aksi halde, dosyanız birinci masanın üzerinde resmen unutuluyor! Meşhur hikayedir: Adamın birini umumi tuvalete bekçi yapmışlar. İşi, helaları temizlemek ve içeriye girecek insanlara ibrikle su vermek olan bu adam; memuriyetinin gereğini bakın nasıl yapıyor? Sabah, erkenden gelip temizliği yaptıktan sonra; ibrikleri su doldurup dizer. Kendisi de köşeye kurulup oturur. Gelen müşteri, ibriklerden bir tanesini alıp içeri girecekken; ibrikçi başı oturduğu yerden, sertçe seslenir: 'Elinizdekini bırakın, diğerini alın!' Müşteri ne olduğunu anlayamadan sorar: 'Ne fark eder ki, o da aynı su değil mi?' İbrikçi başı, büyük bir keyifle memuriyetinin gereğini hatırlatır: 'İyi de, biz burada bostan korkuluğu muyuz?!' Memurumuza arız olan bu ibrikçi başı hastalığı, belli ki, aşağılık kompleksinden kaynaklanmaktadır. Çaresi; elbette eğitim ama, asla bugünkü eğitim sistemiyle değil! Bu sistem, belli ki; şahsiyet törpülüyor ve aşağılık kompleksi aşılıyor! Memurlarımızın hepsi de eğitimli zira!