Yeni yıl

A -
A +

İnsanoğlu gerçekten garip bir mahluktur. Garipliği, kendi içinde; muammasında saklı.. Maddi ve manevi yapısıyla sırlarla dolu.. Yaratılışından beri bu sırrı çözebilmiş ve rahata ermiş değil. Gaflet hali insanlığın bütün ufkunu tutmuş.. Nefsinin esiri olmakta en ufak bir beis görmüyor. Esaret ve kendinden geçmekten haz duyuyor. Agâh olmaktan kaçıyor. Kendinde olmak istemiyor! Gaflet perdesi öylesine kalın ki; kendinden kaçarken, yine kendine koştuğunun farkında değil. Ölüm denilen "dünya lezzetlerini bitirip, kesen" gerçekle yüzleşeceğini bir an olsun hatırına getirmiyor. "Felaketler Yılı 2003" İnsanın bu haline bakınca, dünyada sonsuz kalacakmış gibi!.. Koskoca bir yılı geride bıraktık. Geçen yılda meydana gelen hadiseleri özetleyip; gazetede vermek istediğimizde, bulduğumuz başlık "Felaketler Yılı 2003" oldu. Dünyanın hemen her tarafında acı ve gözyaşı var, ancak; bütün bunlardan hiç kimse ibret almıyor ve; "vur patlasın, çal oynasın" idraksizliğinin figüranı olmayı tercih ediyor. Dedik ya; insanoğlu garip bir mahluktur. Öyle ki, gülünecek yerde ağlıyor; ağlanacak yerde gülüyor. Koca bir yılı geride bırakmak, ölüm denilen gerçeğe biraz daha yaklaşmak değil midir?.. Haddi aşıp, sınırları zorlamak! O halde; geçen 365 günün muhasebesini yapmak ve cereyan eden onca hadiselerden ibret alıp derin derin düşünmek icab ederken; oynayıp zıplamak ve kendinden geçmek neyin nesi? Yeni bir yıla mutlu ve taze bir başlangıç yapmak için derseniz; bu da iyi dilek temennileri ve vakarla olur; insana yakışan da budur. Bu gece saat 24:00'te televizyonlarınızın başında olun ve orada tüm dünya merkezlerindeki insanlığın halini ibretle izleyin! Dünya üzerinde saat, nerede 24:00 olmuşsa orada insanlar adeta zincirlerinden boşalıyor! Beyhude yere geçmiş koca bir seneye "esef" edeceğine; aynı gafletle yeni bir seneye "merhaba" diyor! Gülmek, eğlenmek; hoşça vakit geçirmek de insanların hakkı, ama; nerede ve nasıl? İnsanoğlu, kendi yaratılışına bir baksın; her şeyiyle mahdut "sınırlı" olduğunu görecektir. Ayrıca zaman denilen olgu ile de mukayyettir. Yani, zamanla da kuşatılmış bir haldedir. Haddi aşıp, sınırları zorlamanın ne faydası var? Aklı olan, bu oyuna gelir mi sahte dekorlara ve gölgelere gönül kaptırır mı? "Ben neyim?", "Niçin varım?", "Ve, neye memurum?" "Nereden geldim, nereye gidiyorum", "Bütün bunlar benim elimde mi?"... suallerinin cevabına muhatap olan insanoğlu, nasıl oluyor da haddi aşabiliyor? İnsanlığın kahir ekseriyeti her an acılarla, açlık ve sefaletle; hastalık ve envai çeşit felaketlerle iç içe yaşıyor. Bunların, kulakları sağır eden çığlıkları duymazlıktan ve görmezlikten geliniyor! Onlar acıyla kıvranırken, karşılarına geçip "çılgınca" eğleniliyor! Bütün bunlar insanlık, medeniyet ve asrilik oluyor; öyle mi? Dün, bugün ve yarın!.. Evet; dün geçti, yarına çıkacağımız ise belli değildir. O halde, yaşamakta olduğumuz bugünü nasıl geçiriyoruz? Dün, belli ki ziyanla geçti, gelecek ise meçhul!.. Bugün ne yapabiliyoruz; kârda mıyız, zararda mı? Dememiz o ki, seneler geçtikçe yaşlanmaya, daha da güçsüz olmaya ve neticede ölüme doğru değil de; gençliğe, daha da tazelenmeye ve kimbilir, ölümsüzlüğe doğru gidebilsek, hep beraber bayram yapalım ama... Bütün bu yalın gerçekler önümüzde iken, çılgınca eğlenmeye hakkımız olmasa gerektir. Bu düşünceler ışığında sevgili okuyucularımızın yeni yıllarını kutlar, gelecek günlerin hayırlara vesile olmasını dileriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.