Balık baştan kokar misali, baştakiler millet üzerindeki güvenlerini yitirince; güvensizlik; kademe kademe aşağıya doğru inerek toplumun hemen her kesimini sarmıştır. Bugün itibariyle, bu toplumda kimsenin kimseye güven ve itimadı kalmamıştır. Ne ferdin devletine güveni kalmıştır, ne devletin vatandaşına ve ne fertlerin birbirlerine! Ülke olarak dışarıdaki kredibilitemiz, yani güvenirliliğimiz ise, öylesine yürekler acısı bir manzara arzediyor ki; ülkeler hakkında bu değerlendirmeleri yapan kuruluşlarca derecemiz (eksi B) olup, bundan aşağı düşülebilecek son bir kademe kalıyor o da 'çöplük' diye adlandırılıyor. ABD'den Kemal Derviş gelmeseydi de, yeniden bu kredi musluklarını, kısmen de olsa açamasaydı ve eskiden beri düşünülüp bir türlü fiiliyata çıkamamış bu, bir dizi ekonomik tedbirler alınmasaydı, çoktan çöplüğü boylamıştık! Dışarısının gözünde tutulacak hiçbir yanımız yok! Ne sosyal yapımızda ve bu manadaki kanunlarımızda ve ne de ekonomik yapı ve kanunlarımızda. AB'ye giriş sürecimizde adamlar, bize açıkça söylediler; bu sosyal yapıyla ve bu kanunlarla bu iş olmaz. Başta Anayasa'dan başlamak şartıyla, 4000 küsur kanunda değişiklik yapmamız gerekiyor. İçimizdeki statükocu zihniyet, devamlı surette ayak diredi; ne sosyal kanunlarda iyileşme yapabildik, ne de lafını edip, bir türlü geçemediğimiz serbest piyasa ekonomisi için gerekli kararları alabildik. Tabii, bütün bunları yapması gereken merci TBMM'dir. Yani iş, dönüp dolaşıp siyasetçiye dayanıyor. Bizdeki siyasetçi eliyle de iş, maalesef kördüğüm oluyor! Ve, bizdeki siyasetçi; büründüğü dokunulmazlık zırhı içinde milletine hesap vermiyor! O da, gününü gün ediyor! Bir evvelkilerin attıkları düğümlere yenisini ekliyor! Duvara toslayınca, kazın ayağının öyle olmadığını onlar da gördüler; daha doğrusu, milletten görmek istemediklerini el'in oğlu onlara gösterdi. Öyle olmaz, böyle olur dediler! Paraya taalluk etmeyen sosyal kanunlarda ayak diretebildiler ama, iş para istemeye gelince; şunları şunları yaparsanız size para verebiliriz dediler! Elimiz mahkum, boyun bükerek peki dedik! Bizdeki siyasetçinin milletten kopukluğuna bakın ki, millet, haklarını ancak dış telkinlerle alabiliyor! Ondan sonra da oturup, güvensizlikten şikayet ediyoruz! Siyaset kurumuna bu güvensizlik niye diye de hayret ediyoruz! Ayol! Bu millet size nasıl güvensin? Evet; taze bir başlangıç yapıp güveni yeniden tesis etmekten başka çaremiz yoktur. Yoktur da, milleti bu hale getiren ve bedel ödemeyen bu siyasi kadrolarla da bu işin olacağı yoktur! Yapılan son kamuoyu yoklamaları, yüzde 50'nin üzerindeki kararsız oylar, bu olayı bütün çıplaklığı ile gösteriyor. Anlayana tabii!..