Türkiye, 17 Aralık'ta AB'den müzakere tarihi aldı. Kırk bir yıldır beklediğimiz bu başarıyı içine sindiremeyenler var. Bunda, başarıyı elde eden Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti hükümetinin büyük rolü var. Şayet, bu başarıyı elde eden Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinden başkası olsaydı değerlendirmeler bu şekilde olmazdı. Neyse ki, bu önemli başarıyı çekemeyenler; esas itibariyle, Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı olanlardır. Onlar, bu tezlerine gerekçe ararlarken; AB Konseyinin kararlarının satır aralarında aleyhimize gerçekleşebilecek maddeleri cımbızla çekip almakta ve kendilerine göre yorumlamaktadırlar. Bunlardan en önemlisi Kıbrıs konusudur. Burada sormak lazım; Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda gelip geçen bütün iktidarlar; otuz sene boyunca neyi yapabildiler? Bu meselenin halli konusunda, uluslararası arenada bir arpa boyu yol alabilmişler midir? Bugün gelinen nokta Tayyip Erdoğan'ın BM nezdinde başlattığı ve Annan Planı olarak ortaya çıkıp; KKTC halkının referandumundan vize alan başarısı ise, ortadadır. Güney Kıbrıs Rum Kesimi, bu planı onaylamamışsa, bunda Tayyip Erdoğan'ın ve hükümetinin ne kabahati vardır? Böylelikle tüm dünya, Türklerin çözümden yana olduklarını ve bu uğurda samimiyetle adım attıklarını görmüş oldu. Bugün gelinen noktada; biz tasvip edelim veya etmeyelim; AB Güney Kıbrıs Rum Kesimini birliğe dahil etmiş bulunmaktadır. Ortada "de facto" bir durum söz konusudur. AB'nin yirmi beş üyesinden birisi de, biz tanısak da tanımasak da işte bu Güney Kıbrıs Rum Yönetimidir. Üstelik bunu tüm dünya tanımaktadır. AB'ye üye her ülkenin olduğu gibi Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin de "veto" hakkı vardır. Diğer ifadeyle Türkiye'nin AB'ye girişi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin elindedir. O halde ne yapılabilir? Müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim 2005 gününe kadar Kıbrıs meselesi çözüme kavuşturulmalıdır. Türkiye, bu meseleyi tabii ki tek başına çözecek değildir. Bunun fiilen imkanı da yoktur. Ama, bu konuda elimiz her zamankinden daha güçlüdür, iyi niyetimizi ve çabalarımızı tüm dünya bilmektedir. Yapılması gereken şey Şimdi yapılması gereken şey; BM'yi yeniden harekete geçirmek ve Rumlara baskı yapmaktır. Bunun için Türkiye'nin mutlaka ABD ile müşterek hareket etmesi, ABD'yi yanına alması gerekiyor. Yeni döneminde Bush, barışı zorlayacağını ifade etmekte; ilk iş olarak da Filistin-İsrail konusunu ele alacaklarını vurgulamaktadır. Kıbrıs, bizim olduğu kadar dünya barışı için de bir çıban başıdır. Barış isteyen herkesin Kıbrıs taşının altına elini koyması gerekir. Annan Planı yeniden masaya getirilip Rum tarafına baskı yapılmalıdır. Bu baskıyı yapacak, başta ABD olmak üzere AB ülkeleridir. Güney Kıbrıs Rum Kesimine yeni bir referandum yaptırıp Annan Planı'na evet dedirtmek bu ülkelerin ellerindedir. Nasıl mı? Hayır dendiği takdirde, sizi tanıdığımız gibi KKTC'yi de tanırız derlerse Rumların ayakları yere değer.