Van'ın 100. Yıl Üniversitesi Rektörü'nün başına gelenleri ve onun arkasında; adeta bir güç gösterisine kalkışmış bulunan YÖK Başkanı ve üniversite rektörlerinin hallerini milletimiz ve tabii dünya efkar-ı umumiyesi hayret ve dehşet içinde izlemektedir. 100. Yıl Üniversitesi Rektörü'nün başına gelen hadise; hemen her mahkemenin dosyalarına bakıldığında görüleceği üzere birçok insanın yaşadığı bir olaydır. YÖK Başkanı ve onca üniversite rektörlerimiz acaba bunlardan hangisini böylesine sahiplenip gövde gösterisine yeltenmişlerdi. Onlar da, en az 100. Yıl Üniversitesi Rektörü kadar bu ülkenin vatandaşı değiller mi? Hani herkes eşitti Hani, kanunlar önünde herkes eşitti. Hani, kimseye; nesebi, mevkii, ve inancından dolayı asla ayrıcalık tanınamazdı. Bu ülkede rektör olununca, kişiler bu denli kayıtlardan azade mi oluyor. Oysa, aynı YÖK idaresinin, yine kendi üyesi olan bir kısım rektörlere ne denli davrandığını; bir kısmını istifaya zorladığını, bir kısmını da kendilerinin tasfiye ettiğini bilmeyenimiz mi var? Demek ki rektörler de sıradan insanlar gibi vatandaş olup; kanunlar önünde en ufak bir eşitsizlikleri söz konusu olamaz. Ortada bir suç isnadı var. Ve; adil, bağımsız Türk yargısı var. Yargı, kendi tabii seyri içinde işliyor. Daha mahkeme görülmemiş. Ama, mahkeme, kanunların kendisine tanıdığı yetkiyle bu denli zanlıları tutuklayabiliyor. Bu tutuklamalar, zanlının asla suçlu olduğunu göstermez. Bütün medeni âlemdeki gibi bizim hukukumuzda da; "beraet-i zimmet asıldır". Yani, suç sabit olmadıkça ki; bu subutiyeti ancak mahkeme tayin ve tespit edebilir, kişiler şu veya bu şekilde suçlanamazlar; suçsuz sayılırlar. Mahkeme suçlanabilir mi? Ama, mahkeme, suçun subutunu tespit için zanlıyı tevkif edebilir. Bu durumun da hangi şartlarda, ne şekilde ve ne sürede olabileceği kanunlarda yazılıdır. Mahkeme, bu yetkisini kullandı diye suçlanabilir mi? Suçlanabilirse, mahkeme nasıl işleyecek ve hukuk nasıl temin edilebilecektir? Hele, YÖK Başkanı'nın bir kişiyi (bu kişinin adı, sanı, mevkii ne olursa olsun) Cumhuriyetle eş değerde tutmasına ne buyurulur?! Muhal farz, böyle bir kişi yarın hırsızlıktan dolayı mahkum olursa Cumhuriyet de mi suçlu addedilecektir. Bu nasıl mantıktır? Üstelik bu kişi, yani YÖK Başkanı bir hukukçu; Anayasa hukukçusu!.. Şimdi anladınız mı sevgili okuyucularım; AB normları bize niçin lazımdır? Biz, kendi halimizde kaldığımızda hukukumuz bile böyle işletilmeye çalışılınca varın siz diğer işlerimizin işleyişini hesap edin!.. Şimdi anladınız mı; AB istemeyenlerin neden istemediklerini?!..