Yüzleşmeden ve hesaplaşmadan asla! -1-

A -
A +

Nihayet 28 Şubat süreciyle ile de soruşturma başlatıldı. Türkiye'nin demokrasi tarihi, maalesef darbeler tarihi ile eş anlamlıdır. Dolayısıyla mezkûr tarih, baştan başa utanç tabloları ile doludur. Öyle ki, her on yılda yapılan bir askerî müdahale; sonraki on yılda yapılacak darbeye zemin hazırlamış; milletçe, darbesiz demokrasi (!) düşünemez olmuştuk. Ve yine maalesef; milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde milletinin değerlerine ters düşen ve hatta o değerlere düşmanlık derecesinde bir nüve için için oluştu ve kendi karanlık emellerine hizmet için yoğun gayretlere girişti. Bu halin zararları yalnızca ordu dışı kurum-kuruluş ve şahıslara değil, bizzat orduyu da kendi içinden yıprattı; ordunun olmazsa olmazı hiyerarşik yapısını bozdu. Çete mensubu bir albay, amiri konumundaki generalin ve hatta ordu komutanının emrini yerine getirmiyor ve bütün bu yapılan olumsuzluklar, yapanların yanına kâr kalıyordu! Ordu içinde aykırı bir ordu; devletin içinde aykırı bir devlet vardı ama, bunu kimseler dillendirmiyor, dillendiremiyordu! Karanlık odakların 'vurun abalıya!' misali paranoyası hâline getirdiği 'irtica!'; her daim başvurulan can simitleri idi! Nadanlar, akıllarınca bir taşla iki kuş vuruyor; demokrasiyi inkıtaa uğratmalarının yanında (istemedikleri hükümeti alaşağı ediyor), milletin dinî değerlerini de dumura uğrattıklarını vehmediyorlardı. Hangi gerekçe (bahane) ile olursa olsun; hükümeti iş yapamaz kılmak ve Meclis'i kesintiye uğratmak suçunu kişi ya da kişiler işlediğinde; daha evvel ölümle şimdi ise ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılırken, aynı suçu asker yapınca suçlu yerine; kendilerinden menkul 'kahraman' ilan ediliyorlar. 60 yıllık demokrasi tarihimize baktığımızda, bu denli sahte kahramanlarla dolu olduğunu görürüz. Hem suçlu hem güçlü olan bu nadanların; bu suçlu ve güçlü hâlleri devam ettikçe, Türkiye'de hak ve hakikat namına hiçbir oluşa yer olmayacağı aşikârdı. Yüzleşme ve hesaplaşma yalnızca askerle sınırlı kılmamalı; aynı süreçte rol almış kim varsa (adı-sanı-unvanı ve görevi ne olursa olsun) siygaya çekilmelidir. Bu şekildeki bir arınmadan sonra istikbale umutla bakmamız mümkün olabilir. Ana muhalefet partisi lideri bu duruma 'adaletin intikam duygusuyla hareketi...' diyor ki, kendi anlayışı, yaklaşımı ve zihniyeti bakımından son derece haklıdır. Zira, kendi zihniyetinin adalet anlayışı; partisinin iktidarı ve darbeler tarihi boyunca hep intikam duygusuyla hareket etmiştir! Bu zihniyet, günümüz aynasına da baksa, hep kendini, kendi zihniyetini görecektir! Zira, bu zihniyet; sanıklara; '...Sizi buraya tıkan kuvvet, bu şekilde cezalandırılmanızı istiyor!' diyen mahkemenin adaletine(!) teşnedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.