Devletin zirvesi, Irak'a asker gönderme konusunda zoraki anlaştı! İş, olması gereken şekliyle Hükümet'le, Meclis'e havale edildi. Yalnız burada; birinci 'tezkere'de olduğu gibi; devletin tepesindeki çatlak sesler yüksek perdeden dile getirilmedi. Hatırlanacağı üzere; birinci 'tezkere'de her kafadan ayrı bir ses çıktı. Cumuhurbaşkanı, uluslar arası meşruiyet istedi ve aradı; Meclis Başkanı, 'tezkere'ye karşı olduğunu alenen seslendirdi. Hükümet içinde bile bir kısım bakanlar 'tezkere'ye olumlu bakmadıklarını alenen dillendirmişlerdi. Bunlardan en önemlisi ise, askeri kanat görüşünü net olarak ortaya koymadı. Netice itibariyle milletvekillerinin kafası karışmıştı! ABD'lilerin iddia ettikleri gibi; askerin liderlik rolünü oynamamasından ziyade; iktidar partisinin lider kadroları bu rollerini gereği gibi oynamadı ve ağırlığını ortaya koymadı! Bu durumu fırsat bilen CHP de, her zamanki 'yıkıcı' muhalefetini dillendirerek; milleti yanlış yönde bilgilendirip etkiledi! Türkiye'nin dört bir tarafındaki halk mitingleri ve yürüyüşleri bu yüzdendi. Irak'ta savaş vardı ve; Türk askeri bu savaşa gönderiliyordu tezi işlendi! Türkiye'nin böylesine hayati, milli bir dış meselesi de; böylelikle iç politikaya ucuz bir şekilde malzeme yapılmış oldu! Türkiye; savaşın tarafı ve taraflısı değildi ki, Irak'a savaşmak için gitsin! Biz isteyelim veya istemeyelim; komşuda bir yangın vardı ve bu yangından bizim etkilenmememiz mümkün değildi! Türk askerinin başına çuval geçirme hadisesinden sonra anlaşıldı ki, Mehmetçik, 1996 senesinden beri, zaten oradaydı! Bu gücün biraz daha takviye edilip; güvenlik şeridi oluşturmaktı bütün mesele! İktidar partisi, bu meseleyi nedense sahiplenemedi ve gerektiği gibi millete izah etmedi! Bundan dolayıdır ki, yeni 'tezkere'nin tartışıldığı şu günde bile; millet, gönderilecek askerin kanının akacağı zehabındadır! Milliyetçi geçinen kalemleri, Irak konusunda şaşkınlıkla okuyor ve izliyoruz. Bunlar bir yandan, Türkiye'nin batı hudutlarının güvenliği Bosna'dan, güney-doğu hudutlarının güvenliği ise, Bağdat'tan başlar diyor ama bunun nasıl olması gerektiğini söylemiyorlar! Bağdat, şu anda ABD'nin elinde. ABD askeri mi Türkiye'nin güvenliğini sağlayacak?! PKK-KADEK'in işini ABD askeri mi bitirecek?! Irak'ın toprak bütünlüğünü temin edip; bağımsız bir Kürt devletine ABD mi vize vermeyecek?! Bütün bunlar bizim en hayati beklentilerimiz değil mi? Elin oğlu bütün bunları bizim adımıza niçin yapsın? Peki; biz bütün bunları, Irak'ı fiilen işgal etmiş bulunan ABD'nin yanında olmayarak nasıl temin edebileceğiz?! İnsanı güldürmeyin! Vereceğiniz kararlar, reel politiğe uymalı ve; bugünü değil 10 sene 20 sene sonrasını hedeflemeli! Unutmayalım ki, ordu bu günler için vardır!