Halil Karamanoğlu.
O dar çevresinden başka kimsenin tanımadığı bir babaydı.
Şimdi Burak Can Karamanoğlu'nun babası.
Şimdi onu tüm Türkiye tanıyor.
Kolay
değil. Biricik oğlu, 22 yaşında askerden henüz gelmiş canı, can yoldaşı
oğlu Burak Can'ı kör kurşunlara kurban verdi. Öldürenler "Biz vurduk"
dediler.
Halil Karamanoğlu belli ki yalnız kaldığında hıçkıra
hıçkıra ağladı. Çünkü herkesi şaşırtan sükûnetiyle kameraların karşısına
geçtiğinde her defasında gözleri kan çanağıydı.
Öyle bir konuştu ki Türkiye'yi ikinci kez sarstı.
"Benim
canım yanıyor. Yazık günah bu millete, bu çocuklara yazık. Berkin ya da
benim oğlum... Benim için bir farkı yoktur. O da bir evlat benimki de
bir evlat. Berkin'in de annesi babası var. Benim de evlatlarım var. Sağ
ya da sol fark etmez, herkes bizim evladımız. Bu Türkiye'de yaşayan
insanların hepsi bizim kardeşimiz. Alevisi de insan, Sünnisi de..."
İşte bu sözler, Berkin Elvan'ın,
acıyla ve belki de çevresinde Berkin'in cansız bedeni üzerinden siyasi
rant devşirenlerin kışkırtmasıyla sert sözlerle konuşan babasını da bir
parça değiştirdi. Berkin'in babası Sami Elvan, Burak Can'ın babası Halil Karamanoğlu'nu aradı.
"Onun
çocuğu, benim çocuğum, benim çocuğum onun çocuğu... Bundan başkaları
çıkar sağlamasın, kimseye bu imkânı vermeyeceğiz. Giresun'dan döndüğünde
görüşmek üzere sözleştik. Biz bu mesajı tüm topluma ileteceğiz. Bir
araya geleceğiz. İnşallah ülkemizde bir sıkıntı olmayacak. İkimiz de bir
kaosun yaşanmasını istemiyoruz."
Ahmet Küçüktağ'ın babası Süleyman Küçüktağ da aynı mesajları paylaştı toplumla.
Esasında bu bir başlangıç değil sonuçtu.
Meselenin özeti şu:
Türkiye'nin
kanlı çatışmalar, katliamlar, insan yakmalarla ve onların ardından
haince darbelerle dolu travmatik geçmişi, halkın ortak hafızasında
kalıcı bir iz bırakmış.
Sizler bu ülkenin yüz akısınız. Allah acınızı hafifletsin.
Sizlere ne kadar çok şey borçluyuz, kelimelerle anlatılamaz.
İnternet Hürriyet'i
İnternet medyası sanki sorumsuzmuş gibi yayın yapmayı sürdürecek mi?
Hürriyet gazetesinin internet sitesinden söz edeceğim.
Ellerinde silah yok ama her haber sinsice kışkırtmaya yönelik.
Yetmezse yöneticileri Twitter'da gece yarısından sonra mesai yapıyor.
Mesela biri, AK Parti'nin İzmir Gündoğdu meydanını dolduran yüz binlerce taraftarını görünce iyiceşirazeden çıktı ve sabaha kadar AK Partililerin insanlara saldırdığını yazıp tahrik edici mesajlar attı. Sonra da tüm yazdıklarını sildi.
Bu yöneticiye uluslararası ağabeyleri tarafından kredibilitesiz "insan hakları ödülü" bile verdirildi geçen aylarda.
Haşmet Babaoğlu ile konuşuyoruz dün. Konumuz, AK Parti kalabalıklarını görünce sarımsak tutulası hallere düşen bu tarz insanların "çılgınlığı" üzerine.
Haklı olarak "Ellerinden
gelse İzmir cumhuriyeti ilan edecekler. Bu kalabalığı taşıma olarak
nitelendirmeleri ayrıca tuhaf, çünkü zaten İzmir'de 900 küsur bin oy
alan AK Parti'nin o alana 300 bin kişi getirmesi işten bile değil" dedi.
Bu azgınlığın sebebini anlamaya çalışmaktan vazgeçtim artık.
Cari açığın gerçek sebebi: Göbek yağları
Okur okumaz hakikiliği öylesine çarpıyor ki insanı.
"Evet doğru" diyorsunuz.
Dr.
Osman Ekmekçi'nin gönderdiği yazı da bunu dedirtti bana. Ekmekçi,
diyabet ve hipertansiyon üzerine yurt içi ve yurt dışında çalışmalar
yapmış bir doktor.
Ve lafı dolaştırmadan söylüyor:
"Türkiye'deki
cari açığın sebebi göbeklerdeki yağdır. Türkiye insanında 1 milyar kilo
fazla yağ var. Her bir kilo fazladan göbek yağı ise kamuya sağlık
gideri olarak 28 liraya mal oluyor."
Haydi buyurun. Bir başka şey:
Her vatandaştaki bir kilogram artışın gıda gideri olarak karşılığı yılda 42 lira. Yani 10 kilo fazlası olan biri yılda 420 lira fazladan gıda tüketiyor. 1 milyar fazla kilo, vatandaşımıza sadece gıda gideri olarak yılda 42 milyar liraya mal olmakta.
Kısacası;
Göbek yağı için ilaç gideri 28 milyar lira.
Gereksiz ve fazladan gıda giderinin karşılığı 42 milyar lira.
Toplam 70 milyar lira.
İşte cari açığın sebebi. Hesapları yeniden yapalım.