samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Bir tersane, bir yalı, bir dizi VE PARAMPARÇA HAYATLAR

A -
A +
Televizyonda yayınlanan Paramparça dizisiyle onların hayatları arasında derin bir bağ var.
Yoksullukları, bu şaşalı diziye ayda 50 bin dolara kiraya verilen Edip Efendi Yalısı'nın sahipleri olan Mengenecioğlu ailesinin debdebesiyle tam dizi konusu olacak şekilde taban tabana zıt.
Bir tarafta yaşadıkları iflaslara rağmen dimdik ayakta duran, nereden geldiği belli olmayan paralarla milyarların sahibi olarak yalıları mülk edinen bir aile var. Arslan sosyal demokratların bir zamanlar Başbakan Yardımcısı olmuş lideri Erdal İnönü'nün bacanağı Uğur Mengenecioğlu ve ailesi.
Diğer yanda UM Denizcilik'in sahibi Uğur Mengenecioğlu'nun Kocaeli'ndeki Gölcük tersanesinde çalışan ama 6 Ekim 2009 tarihindeki kriz sırasında kapının önüne konan, o vakitten beri de milyonlarca lirayı bulan tazminatlarını 6 yıldır alamayan 250 tersane işçisi ve aileleri.

TECELLİ ETMEYEN BİR ADALET
O 250 işçiden biri de Erhan Solak. Gönderdiği mektupla belki de geçtiğimiz yıllarda şöyle bir bakıp unuttuğumuz bir dramı hatırlattı. Erhan Solak "Fuat Bey, 18 Nisan 2015 tarihli Paramparça dizisiyle ilgili yazınızı sabah işe giderken bir bardak çay içip, bir simit yediğim fırının sizin gazetenize abone olması sebebiyle tesadüfen, dikkatle okudum" diye başlamış mektubuna ve şöyle devam etmiş:
"Merakım tabii ki Paramparça dizisi değil. Ben de sizin gibi ailece bu diziyi takip etmeye çalışıyorum. Ama bu diziyi takip eden ve izlediğinde ailece kahrolup, bir türlü tecelli etmeyen adaletin aslında bizler için lüks olduğunu anlıyoruz her yeni bölümde."
6 yıldır devam edecek işçi alacakları davası, işçilerin 3 milyon lirayı bulan alacakları, diğer yanda da bugünkü değeri 75 milyon dolar olan ve Paramparça dizisine ayda 50 bin dolara (150 bin lira) kiraya verilen bir yalının sahibi işveren.

HUKUKLA ÂDETA OYNUYORLAR
Kolay değil, işçiler tam altı yıldır bir hak mücadelesi yürüttüler. İnanılmaz bir hukuk mücadelesi yaşandı.
İşçilerin Avukatı Murat Özveri'den aldığım bilgiye göre çetin bir dava süreci yaşandı. Zaten 4-5 şirket kurularak, sürekli girdi çıktı yapılarak, oradan oraya devirlerle iyice karmaşık hale getirilen şirketin her yerinde haciz işlemleri uygulandı. Gemilere uygulanan haciz ayrı bir dertti, makinelere uygulanan ayrı bir dert. Misal, makineler öylesine büyüktü ki yed-i emin masrafları neredeyse tüm alacakları götürmekteydi. Bu arada hacizleri ayıklamak çok zaman alıyordu. Peşinden kıymet takdirleri yapıldı, ona da itiraz ettiler. Tam karar çıkacağı vakit bir işçiyi kandırıp davadan feragat ettirdiler. Yeniden başa dönüldü. Satış aşamasına gelindiğinde, satışa üç gün kala dava dosyasının içinden iyi saatte olsunlar kıymet takdiri evrakını alıp götürdü. Yok oldu yani. Memurlar hakkında suç duyurusunda bulunuldu ve ceza davası başladı ama sil baştan dava yeniden ele alındı. Hukukla âdeta oyun oynuyorlardı.
Sonuçta işçilerin çalıştığı tersane 13 Ekim 2014 tarihinde 85 milyon liralık muhammen bedelle satışa çıkarıldı. Ama bu kez de alıcı çıkmadı ve satışların hepsi düştü.
Şimdi bu zorlu süreç yeniden başlayacak. Sadece ilanların çıkması ve kıymet takdirine itiraz davasının iki yıl sürdüğü düşünülürse ortada işçinin alacağını ödememek için hukuki haklarını kötüye kullanan bir işveren portresini görmek mümkün.

DEVLET KENDİ ALACAĞINI NEDEN İSTEMİYOR?
İşin bir başka cephesi daha var.
Devletin, yani Maliye Bakanlığı'nın Uğur Mengenecioğlu'ndan ve şirketlerinden kesinleşmiş 22 milyon liralık vergi alacağı.
Devlet tam altı yıldan beri bunu takip etmiyor.
Neden?
Oysa devlet alacakları hiçbir dava sürecine tabi değil. Alacağı varsa haczeder, satışa çıkarır. Eğer bunu yaparsa işçi alacakları da satış için sıraya girer ve bu kadar masraftan kurtulur.
Düşünelim.
85 Milyon lira tersanenin satışından gelecek para.
Devletin alacağı 22 milyon lira, İşçilerinki kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, mesai alacakları ve 4 aylık ödenmeyen maaş alacakları ve gecikme faizleriyle birlikte 3 milyon lira.
Devlet neden kesinleşmiş alacağını takip etmez?
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek sanırım bunun yanıtını verir.
Bütçemiz çok fazla açık vermiyor diye bu kadar paraya tenezzül etmeyip bağışlıyor olamayız değil mi?


ÖYLE BİR İŞVEREN Kİ
1980'li yılların efsane armatörü. Defalarca batıp çıkan bir iş adamı Uğur Mengenecioğlu. Onu bir zamanlar Adnan Kahveci'nin eline verdiği teyple Bakan İsmail Özdağlar'ın kendinden rüşvet istediğini kaydetmesiyle tanıdık. Bu kaydı dinleyen dönemin Başbakanı Turgut Özal da Bakan Özdağlar'ın istifa etmesini istedi ve ettirdi. Yüce Divan'da yargılandı, rüşvetten değil, görevi kötüye kullanmaktan iki yıl hapis cezası aldı. Milletvekilliği düşürüldü.
Mengenecioğlu daha sonraki yıllarda SSK prim borçları yüzünden borç batağına sürüklendiğini açıkladı ve iflas etti. UM Denizcilik ile Göktürk Tankercilik firmalarının, SSK'ya olan 200 milyar liralık borç nedeniyle iflasına karar verilmişti ama Mengenecioğlu borcunu 18 taksitte ödemeyi taahhüt etti. Ama o sırada SSK borcunu ödeyemediği halde İstanbul-Tuzla yaklaşık 450 dönüm arazi içinde 25 bin metrekare kapalı alanda Türkiye'nin o zamanki en büyük tersanesini inşa ediyordu.
Daha sonraki yıllarda 10 milyon lira başlangıç sermayeli Deniz Ticaret adıyla bir şirket de kurdu. Şirketin yönetiminde iki oğlu; Burak ve Murat var.


BİR YALININ HİKÂYESİ
Kandilli'de bulunan Edip Efendi Yalısı 1753 yılında yapılmış. Aslında ilk sahibi Muammer Efendi'ymiş. Yıllar içinde birkaç kez el değiştiren yapı, 1887 yılında yalıya adını veren Maliye Bakanı Edip Efendi tarafından satın alınmış. Yalının son sahibi ise Mengenecioğlu ailesi. Uğur Mengenecioğlu yalıyı oğlu Murat'ın üzerine yaptırmış. Gelini Ebru Mengenecioğlu da iç mimar olduğu için bu tarihî yapı yeniden 'yaşayan bir atmosfere' kavuşmuş. Ebru Mengenecioğlu 20 seneyi aşkın bir zaman dilimini geçirdiği yalıyı âdeta hayata döndürmüş. Bunda sanata olan ilgisi ve koleksiyoncu yönünün de büyük katkı sağladığı ifade ediliyor. Duvarlarda tanınmış Türk, Fransız, Alman ressamların eserleri var. Dekorasyonun en önemli parçaları arasında Ming ve Hung hanedanlarına ait Çin porselenleri de bulunuyor.  Ebru hanım Blue Blanc porselenleri ve Çin terakota objelerine ayrı bir ilgi duymaktaymış. Edip Efendi Yalısı'nın asıl etkileyici yanı nefes kesen Boğaz manzarası. 26 yıldır Mengenecioğlu ailesine ait olan Edip Efendi Yalısı 2600 metrekarelik alanı ile İstanbul Boğazı'ndaki en büyük yalılardan biri ve tüm klasik Osmanlı evleri gibi harem ile selamlık olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Ebru, eşi Murat ve oğlu Uğur ile birlikte yalının 1200 metrekarelik harem kısmında yaşıyor.  Buranın birinci katında iki yatak odası, bir yemek odası, bir oturma odası, bir kütüphane ve ailenin kullandığı bir de mutfak bulunuyor. Ancak bu katın en belirleyici özelliği tavan yüksekliği 5 metre olan altıgen planlı sofası. Antikacılardan alınan avizeler, XV. ve XVI. Louis dönemine ait bazı mobilyalar, ünlü ressamları tabloları dekorasyonun diğer unsurları. 
Yalının bugünkü değeri 75 milyon dolar civarında.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.